5 Mayıs 2015 Salı

E-BOOK VE ÖZYAYINCILIK

Dünkü tartışmaya kaldığımız yerden devam... İşte e-book ve özyayıncılık hakkındaki diğer bilinmeyenler...

 
Dünkü yazım epey ilgi çekti, bugün de tesadüfen Sabit Fikir dergisini karıştırırken yine o konuyla ilgili bir yazıya denk gelince (Birdenbire her yerde e-book ve özyayıncılık hakkında yazılar mı çıkmaya başladı, yoksa benimki tamamen algıda seçicilik mi?), dün kaldığımız yerden devam edelim dedim... "Türkiye'de e-kitap 5 yaşında!" başlıklı o yazı, "Gelişen teknolojiyle birlikte daha evvel hayatımızın merkezinde duran birçok şey tarihe karışırken, pek çok alışkanlığımız da değişti. Bu değişimin etkisi kitaplara da yansıyınca –özellikle internetin doğuşuyla birlikte– e-kitaplar, hatta elektronik kütüphaneler önce birer hayal olarak kuruldu. 2009 yılının başlarında bu fikir artık Türkiye’ye de ulaşmış bir olasılıktı. Kitapseverlerin, 'Kitabın elektroniği mi olurmuş, basılı kitabın yerini nasıl tutarmış!' tepkisiyle karşıladıkları bir fikirdi bu. Dijitale gönül verenler ise sessiz ve sabırlıydı," diye başlıyor, "E-kitabın Türkiye’deki yolculuğunu başlatan online kitabevi Idefix, Nisan 2010’da ilk e-kitap dükkanını açtı ve 15 Nisan 2010 günü saat tam 18:49’da Vanlı bir öğretmen, İnan Çetin’in İblisname: Bir Hayalin Gerçek Tarihi’ni satın alarak Türkiye’nin ilk e-kitap okuru oldu. Bir başka 'hayalin' tarihi başlamış oldu ve işte şimdi bugünlerde de e-kitabın beşinci yılını kutluyoruz..." diye devam ediyordu. Bu ayrıntı çok ilginç geldi bana. Daha doğrusu, böyle bir ayrıntının üstünde durulmuş olmasıydı ilginç olan. Yani özyayıncılık yapan ilk yazarlar ve özyayıncılığı destekleyip okuyan ilk okurlar da çok uzak değil, kısa bir süre sonra önemli isimler olacak, dijital tarihe geçecek. Tüm bunlar benim özyayıncılığa gün geçtikçe daha çok sıcak bakmama ve matbu kitabım çıkana dek yazı boş geçirmeyip öykülerimi Publitory'de paylaşmak istememe yol açıyor. Zaten siteye bakınca aşık olmamak elde değil!

Atık çok ağır kitapların tümünü bir arada taşıyabilmek (örneğin havuz/deniz kenarına hafif bir çantayla inmek) mümkün!
 
Dünkü yazıya gelen yorumlarda da bahsedildiği gibi, elbette, bir kitabı elde tutmanın, elde tutup okumanın, sayfalarını çevirmenin, o sayfalardan yayılan kokunun verdiği haz başka, bambaşka... Hiçbir şey bunun önüne geçemez. Yazıda da bu durum şöyle özetlenmiş: "Basılı kitabın yüzyıllar boyu süren varlığının getirdiği alışkanlıklardan, dokunma ve koklama duyularına hitap eden yönlerinden vazgeçmek zor. Böylesi 'dezavantajlara' rağmen e-kitap, 'yine de' yaygınlaşıyor. Çünkü artık çok ağır kitapların tümünü bir arada taşıyabilmek (örneğin havuz başına hafif bir çantayla inmek), okuduğunuz kitabı etrafınızdakilerden gizlemek, hatta karanlıkta da okumak mümkün." Bunlar sahiden de önemli noktalar aslında. Loş ışıkta kitap okumak çok zordur, gözü yorar, ama tabletten/telefondan/bilgisayardan kitap okumak bu açıdan daha kolay. Okunulan kitabı "diğerlerinden" saklama çabasında olunan yerlerde de çare e-book. Otobüste kitap okurken pek çok kişi sizin hangi kitabı okuduğunuzu görmek için eğilip bükülüyor, omzunuzun arkasından bakıyor, siz de bundan rahatsız mı oluyorsunuz? E-book bu sıkıntılara da son veriyor... Ne okuduğunuz tamamen size özel gizli kalıyor!

 
Pek çoğumuz, yazarların e-kitaba mesafeli olduğunu düşünüyoruz, değil mi? Gerçek ise bunun tam tersi... Örneğin ünlü yazar Umberto Eco dahil olmak üzere hemen çoğu yazar e-kitaba olumlu yaklaşıyor. Hatta Eco, "Savaş ve Barış’ı e-kitaptan okumanın ne kadar elverişli olacağını merak etmeden duramıyorum," deyip e-kitapta bu eseri indirip tabletten okuyanlardan. Profesör George P. Landow ise, e-kitap için "kitabın ötesi" tanımını yapıyor. Diğer avantajlarının yanında, metin içerisinde hızlı arama yapılabilmesini, not alınabilmesini sayıyor. "Şu karakter kaçıncı sayfada öyküye dahil olmuştu?", "Şu çocuk o kızla tanışırken ilk ne demişti?" derdi için dakikalarca sayfa karıştırmaya son! Arama motoruna yazarak saliseler içinde aradığınızı bulabilirsiniz artık...
 
Dünyada büyük bir önem kazanan e-kitap için Türkiye'de de olumlu gelişmeler var. Elbette bir anda olmayacak bu değişim, yavaş yavaş. Artık 300'den fazla yayınevi e-kitap yayımlıyor. Hatta bazı yayınevleri basılı kitapla aynı anda e-kitabı da piyasaya sürüyor. Kitapları e-kitap olarak takip eden pek çok kişi var. Evet, bizim ülkemizden bahsediyorum! Evet, e-kitap okumayan bir tek siz kaldınız! An itibariyle tam 14 bin e-kitap var ülkemizde. Özyayıncılar da kendi kitaplarını yayımlıyor ve çok ciddi bir kitle bu kitapları deli gibi takip ediyor. Zaten ben de yukarıda bahsetmiş olduğum Publitory'yi ve benzeri platformları çevremdekilerden duydum. İnsanlar günde iki üç kez bu tip sitelere girerek "yeni kitap çıkmış mı, yeni bölüm gelmiş mi" diye takipteler. Anlayacağınız bu tip özyayıncılık sitelerindeki öykülerin, kitapların çok büyük bir takipçi kitlesi varmış meğer, bunca zamandır haberimiz yok! Ayrıca ABD'de 2018 yılında e-kitaplarla basılı kitapların eşit miktarda satılması beklenirken, ülkemizde de e-kitap ve özyayıncılık sektörünün çok kısa bir süre içinde patlama yapması öngörülüyor.
 
Yazıda şöyle bir final var: "Fotoğraf resim sanatını öldürdü mü; ya televizyon sinemayı, tiyatroyu? Öyleyse neden e-kitabın basılı kitabı öldüreceğini düşünelim..." Çok çok doğru... Yani basılı kitabın lezzeti, tadı, tuzu başka, e-kitabınki bambaşka... Bu ikisini birbirinin kuyusunu kazan düşmanlar olarak görmemek, birbirinden ayırmak gerekiyor...
 
Öyle değil mi ama?
 
***
 
Bu teste göre "cool olmanın sözlükteki karşılığı" çıktım ama bunu söyleyerek cool duruşumu zedeledim. Yine de 25 maddeden 24'üne sahip olarak hala hepinizden daha cool'um (Gülüyor)! Peki sizde durum nedir?
 

5 yorum:

  1. Dijital fotoğraf, analog fotoğrafı öldürdü ama fotoğrafçılığı geliştirdi belki de. Bir sonraki neslin kitabı koklayayım, kağıdın sesini duyayım gibi fetişleri de kalmayacak. Daha az maliyetle daha çok kitaba ulaşma imkanı da sağlar e-kitap.
    Ama hala kitap okumak nostaljik bir zevk olarak kalacak diyorum aynı tiyatro gibi :)

    YanıtlaSil
  2. Hala "kitap" candır diyorum :D

    YanıtlaSil
  3. Teknoloji bizi kaçınılmaz olarak kitap kokusunun ötesine taşıyor. Kitaba dokunmak çok hoş ama gel gör ki maddi varlığı yük haline gelen her şeyden arınmamız gerekecek günün birinde.

    YanıtlaSil
  4. Evet. Neler olacak göreceğiz...

    YanıtlaSil
  5. ozellikle yeni yazarlar icin ben faydali buluyorum bu e kitaplari.

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...