14 Mayıs 2015 Perşembe

HAYALET'İN GÖRÜNMEZ OLMASINA ÇEYREK KALA

Şu hayaleti görünmez olmadan bir de ben göreyim dedim. "Operadaki Hayalet" tabii ki de muazzamdı. Bu tip gösteriler için uykusuz kalmaya değiyor. Hep söylerim komedi güldürür, dram/trajedi iz bırakır diye. Ben iflah olmaz bir "acı/merak" seyircisiyim. Bu efsaneyi de ayağımıza kadar gelmişken kaçırmak olmazdı!



Fotoğraf, Zorlu'da, Operadaki Hayalet için bizim tasarımcılarımızın tasarlamış olduğu maskeler önünde çekildi. Önce şu çantadan bahsedeyim... Bordo yağmurluğumla hoş bir ikili oluşturan bu bordo çantayı, geçtiğimiz hafta Halep Pasajı'ndan aldım. Pasajda karşılıklı iki çantacı vardır, biliyorsunuzdur. İkisinde de güzel modeller var, ben epey kararsız kaldım, nihayetinde sağdaki çantacıdan aldım bu çantayı. Markası Ful, fiyatı 180 lira (belki bilmek/almak istersiniz diye). Oradaki adam çantayı kendisinden almam için aklımı epey çeldi, bilemezsiniz! Siz de tanırsınız onu. Çok sessiz konuşuyor, ama sürekli konuşuyor. Çantayı karşı dükkandan almamam için "Eastpak modadır, bunlar ömürlüktür"den tutun "Instagram'a gir bak! Bu çantayı Justin Bieber kullanıyor!"lara kadar neler neler dedi size anlatamam... Sonra beni bilgisayarın başına çağırdı ve Instagram'dan/çantanın resmi sitesinden, çantayı kullanan ünlüleri göstermeye başladı... (Bir de sürekli "Bu çantayı Türklerde göremezsin. Erasmus öğrencilerinde, Avrupa'dan, Amerika'dan gelen turistlerde görürsün ancak. Çok kapsamlı, çok elit bir çantadır." deyip durdu. Ezberlemiş gibi sürekli aynı şeyleri tekrar ediyordu. Sonra, geçen aylarda oradan bir çanta alan arkadaşımla konuştuğumda, kendisine de harfi harfine aynı şeyleri söylediğini söyledi!) Şu kadarını söyleyeyim: Bir an için adam beni orada o çantayı aldırana kadar hapis tutacak sandım! Kendimi dükkandan dışarı zor attım! Tabii çantayla birlikte...

Şimdi gelelim Operadaki Hayalet'e...


Operadaki Hayalet... Hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız bile, en azından müziğini biliyorsunuzdur. Salı günü Zorlu PSM'de 21.00 gösterimindeydim. Soluksuz izledim bu harika başyapıtı! Broadway'den ta ayağımıza kadar gelmiş de, kaçırmak olur mu hiç...

Müzikal 7 Nisan'dan beri İstanbul'da... 17 Mayıs'ta da bitiyor... Oyuncuların bile yedeği varmış, ama kostümlerin yokmuş... (Gerçi bizim Muhteşem Yüzyıl'ın kostümleri daha mı iyiydi?)

Paris Operası'nda hayalet olarak tanınan yüzü çok çirkin olan bir müzik dahisinin, yetenekli ve güzel Soprano Christine'e olan saplantılı aşkını konu alıyor bu eser... İçinde de gerilim ve korku ögeleri barındırıyor. Müthiş bir dramla birlikte. Tam dişime göre anlayacağınız. (Komedi pek sevmiyorum ben. Dram/trajedi seviyorum. Çünkü olay seviyorum. Çünkü merak etmek ve şok olmak istiyorum. Tansiyon yükselsin istiyorum. Komedide bunlar olamıyor pek.)

Operanın Soprano'su başka bir kadın aslında, ama Hayalet, başrolde Christine'in olması için o Soprano'nun sesini bozuyor, birkaç kişiyi öldürüyor vs. ve sonrasında Soprano Christine oluyor. Tabii oyunda bu gelişmeler çok hızlı yaşandığından, ben filmleri izlemediğimden ve oyun İngilizce olduğundan, bazı ayrıntıları daha sonra anlıyorum. Mesela oyunun ikinci perdesi, altı ay sonradan başlamış ama oyun sırasında bu söylendi mi söylenmedi mi kaçırmışım. Ekranlardan/barkovizyondan okuduğumuz Türkçe altyazılar ise bir puntocuk daha büyük olsaymış, daha iyi olurmuş! Bu küçük yazıları okumak pek de kolay değildi. Yani diyalogları kaçırdığım oldu, çünkü Fransız aksanıyla konuşuluyordu İngilizce...

Aslında düşünüyorum da, oyunun konusu çok da muazzam/orijinal değil. Zira Güzel'le Çirkin gibi pek çok öyküde olan şey: Güzel bir kadın. Ve bu güzel kadını seven çirkin bir adam, bir canavar. Gelin görün ki, Operadaki Hayalet de aslında zaten konusundan çok müzikleriyle ve bu konunun sahnelenişiyle ön plana çıkmış bir müzikal. Sahne geçişleri o kadar hızlı ve muazzam ki, perde kapanmadan, bir bakıyorsunuz sahneye merdiven kurulmuş, bir bakıyorsunuz Christine'in soyunma odasında... Birkaç saniye süren ışık geçişleri arasında sahnede yepyeni dünyalar kuruyorlar. Bu yüzden sanki sinema filmi izlemiş gibi hissettim.


 
Mumlar, sisler... Oyunun dekoru harikaydı! Sahneye girdiğinizde, müzayedenin ortasında üstü örtülü duran avizeyi görüyorsunuz. Oyun aslında o avizenin sahnenin tepesine çıkmasıyla başlıyor. Ama aslında bu kalkış/inişler biraz yavaştı. Belki oyunla ilgili tek eleştirim bu olabilir. Yani avize sahneye düşeceği zaman biz onun düşeceğini anlıyoruz, oysa kaşla göz arasında, birdenbire olmalı bu. Ne var ki bilmem kaç ton ağırlığındaki o avizeden böyle bir performans göstermesini de bekleyemeyiz.
 
Oyunda illüzyon da vardı. Hatta öyle illüzyonlardı ki bunlar, neredeyse Zorlu'da geçtiğimiz aylarda izlediğim ve yazdığım "The Illusionists" ekibininkilerden daha iyiydi (ben pek sevememiştim ya zaten o gösteriyi, neyse)! Örneğin Hayalet'in üzerine pelerin örtüyorlar, sonra örtüyü kaldırıyorlar, Hayalet yok. Gerçi örtü on saniye falan Hayalet'in üstünde kalıyor, o da o sırada sahnenin altına iniyor herhalde. Christine'nin aynaya bakarken Hayalet'in suratının yavaş yavaş belirmesi de hayli esrarengizdi ve hoştu, ama orada da yansımalar kullanıldı. (Oyunun bu müziği de bir harika...)
 
 
Şu fotoğrafta, ortada gördüğünüz heykel de oyun sırasında hareket ediyor! Yani Hayalet'imiz onun üstüne binerek aşağı yukarı gidiyor. Zaten oyun için tam 24 tırla malzeme taşınmış. Başta inanması zor geliyor, fakat gösteriyi izledikçe "Doğrudur valla" diyorsunuz...
 
Sahnenin hemen aşağısındaki orkestra enfes müzikler çalıyor... Zaten gidenlerin çoğu bu müzikleri dinlemek için gidiyor... Ben sonra katalogdan baktığımda, orkestradakilerin çoğunun Türk olduğunu görüp şaşırıyorum! Yani orijinal orkestra gelmemiş, ama bizim ülkemizde de bu nefis müzikleri çalabilecek olan yetenekli müzisyenler varmış... Dört kişi hariç, diğer müzisyenler Türk'tü...
 
Oyun sonunda fuayede oyuncularla buluşulacağı açıklandı, ama saat 23.30 olmuştu ve benim uykum gelmişti, hatta oyunun son sahnelerinde de gözümü açık tutmakta zorlanmıştım ve İstanbul'un yolları, malum... O nedenle ona kalamadım... Ama aklım kaldı... Hayalet'le selfie şansını kaçırdık anlayacağınız!

Son söz... Bu müzikal harikaydı... Gitmek aklımda yoktu ama gittim... İyi ki de gitmişim... Zorlu PSM'yi siz de takip edin... Tamam, biletler pahalı, ama arada bir kendinizi ödüllendirin... Çalışıyorsunuz sonuçta, kazandığınız parayı sanata harcamak çok güzel bir şey... Burger King'de zararlı menülerden yiyeceğinize, kitap alın, tiyatroya gidin, değil mi ama?
 
Not: Başroldeki iki Soprano kadın ve iki adam aklıma Titanic ekibini getirdi. Fiziksel olarak da benziyorlardı, e imkansız aşk konusu da benziyordu...)
 
İsim: The Phantom of the Opera (Operadaki Hayalet)
Meslek: Müzikal
Sicil: 9/10
TL: 160


10 yorum:

  1. Selamlar, geçenlerde ben de Kadıköy de benzer usulle bir çanta sahibi oldum. Yani bu konuda yalnız değilsiniz.
    Opera konusunda son söylediklerinize katılıyorum. Ben yapabiliyorken yapıyordum. AKM ye giderdim. Sorumluluklar artınca bazı güzellikleri es geçmeye başlanıyor. Yapabiliyorken gezin görün yaşayın... Operada ilk deneyimim Donizetti'nin bir eseri ileydi. İlk arada kaçtım. '2. tecrübemi Faust'la yaptım. İzlemediyseniz tavsiye ederim. Gözünüzü kırpamıyorsunuz bile...
    Esen kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz nereden aldınız çantayı, merak ettik...

      Bu sadece müzikal, opera değil. Ama operada geçiyor.

      Sevgiler...

      Sil
    2. Altıyoldan almıştım. Benim çantacı ben daha dükkandan çıkmadan diğer müşterilere aynı muhabbeti yaptı. Bir de değişmez FB sohbeti var ki... O da ayrı bir güzellik...
      Opera deyince eskiler çağrıştı kafamda. Filmini tv de izlemiştim yoksa ki. Hayırlı aktiviteler diliyorum :)

      Sil
  2. AKM de gittiğimiz operalarda altyazı da olmazdı , ne dediklerini hiç anlamadan izlerdik:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada da küçücüktü altyazılar... :)

      Sil
  3. Ben de geçen ay izlemiştim ve bayılmıştım. Zaten kitabını ve filmlerini de severim :) Fakat ben gittiğimde böyle sergi yoktu Zorlu'da. Kuru kuruya tanıtım masası vardı sadece. Orkestra Türk kökenli bunun nedeni de müzisyenleri ülke ülke taşımak maliyetliymiş. Yapımcısı açıklamıştı. Bundan önce mesela Asya'daydılar. Oranın müzisyenleri çalmıştı orkestrada.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz de mi izlemiştiniz? Ne güzel! :) Dünyayı geziyorlar, oyuncular çok şanslı, her seferinde yeni yerler görüyorlar...

      Sil
  4. 24 Nisan'da seyrettim ama biletini aldığım aylar öncesi dahil olmak üzere hala etkisindeyim! Bu kadar etkileyici bir yapım izlememiştim daha önce ve o göl sahnesi, şamdanların ortaya çıkışı, mutluluktan ağladım desem yeridir. Filmi ve daha önceki versiyonlarını izlemiştim ama bu yapım gerçekten ayrı bir iz bıraktı bende, e kolay değil Phantom Brad Little 2500 küsur kez canlandırmış Hayaleti, bizim de dibimiz düşsün ama değil mi :) Darısı diğer Broadway yapımlarının başına inşallah :) Ben gittiğimde de maske filan yoktu bu arada :'(

    YanıtlaSil
  5. Yeni yapmışlar sanırım...

    YanıtlaSil
  6. operadaki hayalet bayılırım. bu temsili gördüm yollarda da gitmedim bakalım. biletler pahalı oluyo yaaa :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...