Şimdi gelelim Operadaki Hayalet'e...
Operadaki Hayalet... Hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız bile, en azından müziğini biliyorsunuzdur. Salı günü Zorlu PSM'de 21.00 gösterimindeydim. Soluksuz izledim bu harika başyapıtı! Broadway'den ta ayağımıza kadar gelmiş de, kaçırmak olur mu hiç...
Müzikal 7 Nisan'dan beri İstanbul'da... 17 Mayıs'ta da bitiyor... Oyuncuların bile yedeği varmış, ama kostümlerin yokmuş... (Gerçi bizim Muhteşem Yüzyıl'ın kostümleri daha mı iyiydi?)
Paris Operası'nda hayalet olarak tanınan yüzü çok çirkin olan bir müzik dahisinin, yetenekli ve güzel Soprano Christine'e olan saplantılı aşkını konu alıyor bu eser... İçinde de gerilim ve korku ögeleri barındırıyor. Müthiş bir dramla birlikte. Tam dişime göre anlayacağınız. (Komedi pek sevmiyorum ben. Dram/trajedi seviyorum. Çünkü olay seviyorum. Çünkü merak etmek ve şok olmak istiyorum. Tansiyon yükselsin istiyorum. Komedide bunlar olamıyor pek.)
Operanın Soprano'su başka bir kadın aslında, ama Hayalet, başrolde Christine'in olması için o Soprano'nun sesini bozuyor, birkaç kişiyi öldürüyor vs. ve sonrasında Soprano Christine oluyor. Tabii oyunda bu gelişmeler çok hızlı yaşandığından, ben filmleri izlemediğimden ve oyun İngilizce olduğundan, bazı ayrıntıları daha sonra anlıyorum. Mesela oyunun ikinci perdesi, altı ay sonradan başlamış ama oyun sırasında bu söylendi mi söylenmedi mi kaçırmışım. Ekranlardan/barkovizyondan okuduğumuz Türkçe altyazılar ise bir puntocuk daha büyük olsaymış, daha iyi olurmuş! Bu küçük yazıları okumak pek de kolay değildi. Yani diyalogları kaçırdığım oldu, çünkü Fransız aksanıyla konuşuluyordu İngilizce...
Aslında düşünüyorum da, oyunun konusu çok da muazzam/orijinal değil. Zira Güzel'le Çirkin gibi pek çok öyküde olan şey: Güzel bir kadın. Ve bu güzel kadını seven çirkin bir adam, bir canavar. Gelin görün ki, Operadaki Hayalet de aslında zaten konusundan çok müzikleriyle ve bu konunun sahnelenişiyle ön plana çıkmış bir müzikal. Sahne geçişleri o kadar hızlı ve muazzam ki, perde kapanmadan, bir bakıyorsunuz sahneye merdiven kurulmuş, bir bakıyorsunuz Christine'in soyunma odasında... Birkaç saniye süren ışık geçişleri arasında sahnede yepyeni dünyalar kuruyorlar. Bu yüzden sanki sinema filmi izlemiş gibi hissettim.
Mumlar, sisler... Oyunun dekoru harikaydı! Sahneye girdiğinizde, müzayedenin ortasında üstü örtülü duran avizeyi görüyorsunuz. Oyun aslında o avizenin sahnenin tepesine çıkmasıyla başlıyor. Ama aslında bu kalkış/inişler biraz yavaştı. Belki oyunla ilgili tek eleştirim bu olabilir. Yani avize sahneye düşeceği zaman biz onun düşeceğini anlıyoruz, oysa kaşla göz arasında, birdenbire olmalı bu. Ne var ki bilmem kaç ton ağırlığındaki o avizeden böyle bir performans göstermesini de bekleyemeyiz.
Oyunda illüzyon da vardı. Hatta öyle illüzyonlardı ki bunlar, neredeyse Zorlu'da geçtiğimiz aylarda izlediğim ve yazdığım "The Illusionists" ekibininkilerden daha iyiydi (ben pek sevememiştim ya zaten o gösteriyi, neyse)! Örneğin Hayalet'in üzerine pelerin örtüyorlar, sonra örtüyü kaldırıyorlar, Hayalet yok. Gerçi örtü on saniye falan Hayalet'in üstünde kalıyor, o da o sırada sahnenin altına iniyor herhalde. Christine'nin aynaya bakarken Hayalet'in suratının yavaş yavaş belirmesi de hayli esrarengizdi ve hoştu, ama orada da yansımalar kullanıldı. (Oyunun bu müziği de bir harika...)
Şu fotoğrafta, ortada gördüğünüz heykel de oyun sırasında hareket ediyor! Yani Hayalet'imiz onun üstüne binerek aşağı yukarı gidiyor. Zaten oyun için tam 24 tırla malzeme taşınmış. Başta inanması zor geliyor, fakat gösteriyi izledikçe "Doğrudur valla" diyorsunuz...
Sahnenin hemen aşağısındaki orkestra enfes müzikler çalıyor... Zaten gidenlerin çoğu bu müzikleri dinlemek için gidiyor... Ben sonra katalogdan baktığımda, orkestradakilerin çoğunun Türk olduğunu görüp şaşırıyorum! Yani orijinal orkestra gelmemiş, ama bizim ülkemizde de bu nefis müzikleri çalabilecek olan yetenekli müzisyenler varmış... Dört kişi hariç, diğer müzisyenler Türk'tü...
Oyun sonunda fuayede oyuncularla buluşulacağı açıklandı, ama saat 23.30 olmuştu ve benim uykum gelmişti, hatta oyunun son sahnelerinde de gözümü açık tutmakta zorlanmıştım ve İstanbul'un yolları, malum... O nedenle ona kalamadım... Ama aklım kaldı... Hayalet'le selfie şansını kaçırdık anlayacağınız!
Son söz... Bu müzikal harikaydı... Gitmek aklımda yoktu ama gittim... İyi ki de gitmişim... Zorlu PSM'yi siz de takip edin... Tamam, biletler pahalı, ama arada bir kendinizi ödüllendirin... Çalışıyorsunuz sonuçta, kazandığınız parayı sanata harcamak çok güzel bir şey... Burger King'de zararlı menülerden yiyeceğinize, kitap alın, tiyatroya gidin, değil mi ama?
Not: Başroldeki iki Soprano kadın ve iki adam aklıma Titanic ekibini getirdi. Fiziksel olarak da benziyorlardı, e imkansız aşk konusu da benziyordu...)
İsim: The Phantom of the Opera (Operadaki Hayalet)
Meslek: MüzikalSicil: 9/10
TL: 160
Selamlar, geçenlerde ben de Kadıköy de benzer usulle bir çanta sahibi oldum. Yani bu konuda yalnız değilsiniz.
YanıtlaSilOpera konusunda son söylediklerinize katılıyorum. Ben yapabiliyorken yapıyordum. AKM ye giderdim. Sorumluluklar artınca bazı güzellikleri es geçmeye başlanıyor. Yapabiliyorken gezin görün yaşayın... Operada ilk deneyimim Donizetti'nin bir eseri ileydi. İlk arada kaçtım. '2. tecrübemi Faust'la yaptım. İzlemediyseniz tavsiye ederim. Gözünüzü kırpamıyorsunuz bile...
Esen kalın...
Siz nereden aldınız çantayı, merak ettik...
SilBu sadece müzikal, opera değil. Ama operada geçiyor.
Sevgiler...
Altıyoldan almıştım. Benim çantacı ben daha dükkandan çıkmadan diğer müşterilere aynı muhabbeti yaptı. Bir de değişmez FB sohbeti var ki... O da ayrı bir güzellik...
SilOpera deyince eskiler çağrıştı kafamda. Filmini tv de izlemiştim yoksa ki. Hayırlı aktiviteler diliyorum :)
AKM de gittiğimiz operalarda altyazı da olmazdı , ne dediklerini hiç anlamadan izlerdik:-)
YanıtlaSilBurada da küçücüktü altyazılar... :)
SilBen de geçen ay izlemiştim ve bayılmıştım. Zaten kitabını ve filmlerini de severim :) Fakat ben gittiğimde böyle sergi yoktu Zorlu'da. Kuru kuruya tanıtım masası vardı sadece. Orkestra Türk kökenli bunun nedeni de müzisyenleri ülke ülke taşımak maliyetliymiş. Yapımcısı açıklamıştı. Bundan önce mesela Asya'daydılar. Oranın müzisyenleri çalmıştı orkestrada.
YanıtlaSilSiz de mi izlemiştiniz? Ne güzel! :) Dünyayı geziyorlar, oyuncular çok şanslı, her seferinde yeni yerler görüyorlar...
Sil24 Nisan'da seyrettim ama biletini aldığım aylar öncesi dahil olmak üzere hala etkisindeyim! Bu kadar etkileyici bir yapım izlememiştim daha önce ve o göl sahnesi, şamdanların ortaya çıkışı, mutluluktan ağladım desem yeridir. Filmi ve daha önceki versiyonlarını izlemiştim ama bu yapım gerçekten ayrı bir iz bıraktı bende, e kolay değil Phantom Brad Little 2500 küsur kez canlandırmış Hayaleti, bizim de dibimiz düşsün ama değil mi :) Darısı diğer Broadway yapımlarının başına inşallah :) Ben gittiğimde de maske filan yoktu bu arada :'(
YanıtlaSilYeni yapmışlar sanırım...
YanıtlaSiloperadaki hayalet bayılırım. bu temsili gördüm yollarda da gitmedim bakalım. biletler pahalı oluyo yaaa :)
YanıtlaSil