27 Mayıs 2015 Çarşamba

GİZLİ TAKİPÇİMDEN ÇOK ÖZEL İLTİFATLAR


4 Nisan'da, Facebook'taki yazar sayfamda (tık), hiç tanımadığım bir takipçimle çok sevecen, çok tatlı, çok ilginç diyaloglar yaşadım. Bu kişi, blog'umu takip eden ve beni blog'umdan tanıyan birisi, bana mesaj atmak istemiş. Blog'umda her yazımı okuyormuş, ama atıyorum on yazıdan birine yorum bırakıyor. Onun da blog'u var ama gizli. Bu kişi bir bayan. 32 yaşında, doğma büyüme Alman, eşi nedeniyle Türkçe bilen, bir üniversitede doçentlik yapan bir öğretmen o... Hanımefendiyle tahmin ettiğimden de uzun yazıştık, öyle şeyler yazdı ki, bazı kısımları blog'umda sizlerle paylaşmak istedim, bunun için kendisinden izin aldım, başta biraz tereddüt etse de sonra izin verdi... İki ay gecikmeli aynen aktarıyorum o yazışmayı... Belki kendisi de yorum yapıp kimliğini açık eder, belki o değilmiş gibi yorum yazar, belki de sessizce, yüzünde koca bir gülümsemeyle okur geçer, hepsi kabulüm...

Beni biliyorsunuz. Burada hepinize karşı saygılıyımdır, bana sen deseniz de ben siz derim, ama sen diyenlere kızmam, sadece ben siz demeyi tercih ederim, Türkçe'yi düzgün kullanırım. Kaç yıldır blog'uma gelenler bana "sen" der ama ben "siz" demekte ısrarcı kalırım, doğrusu bu gibi gelir. Neyse, bakın bu güzel yazışmamızda neler oldu...

Ayşe Arman gibi hissettim şu an... Hani o da insanlarla görüşüp isimlerini gizli tutarak röportaj yapıyor ya... Ama bizimki tamamen doğal gelişti ve bu gerçek bir sohbetti... Yayımlama kararını ben sonradan aldım dediğim gibi...

"Merhaba Kafa Dergi. Senin gibi yetenekli insanların önü çok açık. İnşallah tüm amaçladıklarından daha fazlasını başarırsın! Çok başarılar dilerim."

"Çok teşekkür ederim."

"Eşime de bahsettim senden, o da hayalleri olan insanları çok seviyor, sevindi."

"Ona da teşekkür edin lütfen."

"Bana sen diyebilirsin."

"Olsun ben siz demeye devam edeceğim... Ne de olsa tanışmıyoruz."

Sonra bana blog'unu anlatmaya başladı. "Benim blogum gizli," dedi. Zaten Facebook'tan bana yazdığı hesap da gizliydi. "Üniversitede doçentlik yapıyorum, bu yüzden açık bir sayfam olsun istemiyorum. Öğrencilerimin blogumdan haberi olmasını istemiyorum açıkçası, sonuçta güzellik ve bakım hakkındaki şeyler Almanya'da çok ilgi görmüyor. Ya da nasıl söyleyeyim, Almanya'da Türkiye'deki kadar giyim kuşam vs. dikkate alınmıyor ve çok önem verenlere de tuhaf bir gözle bakılıyor, sanki başka bir becerileri yokmuş gibi." Ne güzel, ne doğru tespitler yapmış, değil mi? "Biz tüm kardeşler Almanya'da doğduk büyüdük, Almancamız Türkçemizden daha kuvvetli, bu yüzden yanlış bir şey yazarsam kusuruma bakma."

Benim bir şey yazmama fırsat kalmadan yine o yazıyor.

"Sen çok gençsin değil mi? Fotoğraflarında 20 yaşında gibisin. Maşallah bu yaşta roman yazmak çok güzel, çok takdir ediyorum seni."

"Çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için. Evet, 19 yaşındayım."

"Saygılısın sağ ol. Ben Almanya'da yaşadığım için çok tuhaf geliyor. Burada sizli bizli patronla konuşuyoruz ancak. Üniversitedeki öğrencilerim bile benle sen diye konuşuyor. Onlar da senle yaşıt."

Aslında bir bilse buradaki durumun oradan daha vahim olduğunu... Biz kurban olalım Almanya'daki saygı sevgi ilişkilerine...

"Sen neler yapıyorsun? Okuyor musun?" diye soruyor yine ben daha cevap yazamadan...

"Evet.. Anlaşılan blog'umu hiç takip etmiyorsunuz... Açıklarınızı ele verdiniz... Buyurun, siz tahmin etmeye çalışın bölümümü..." diye espri yapıyorum.
 
"Hmmm okay... Belki journalismus? Türkçesi ne ki... Hani gazetecilik televizyonculuk gibi bir şey... Yani media bilimi gibi... Yazmayı sevdiğin için olabilir..."
 
Yaaaa, çok tatlı değil mi? Meryem Uzerli gibi! Yerim ben bu takipçimi! Onunla tanışmak da isterim hatta! Evet, size diyorum!

"Mert, benim de sana siz mi demem lazım? Saygı yönünden? Yani tanışmadığımız için?"

Bakar mısınız, demek ki ben ona siz dediğim o ise bana sen dediği için kendini rahatsız hissetmiş, ne nazik bir davranış...

"Bunu siz bilirsiniz, ama benim için fark etmez..." dedim.

"Okay, madem sizin için önemli, siz yazarım, saygısız olmak istemem." dedi. Aslında ben fark etmez demiştim, ama o belki de tam olarak anlamadı ne dediğimi. Ne de olsa Alman. Dört dörtlük bir Türkçe gramer'i olmasını bekleyemeyiz.

Sonra yine yazdı:

"Açıkçası bu kadar yazacağınız da aklıma gelmezdi, karakter olarak cana yakın mısınız? Konuşmayı seven bir insan? Genelde yazarlar çok içine kapanık olurlar..."

Hani ünlülere ulaşmak istersiniz, yazarsınız ama cevap vermezler ya, kendimi birden o durumda hissettim... İşte ben cevap vermiştim... Blog'larda da hepimiz ünlüler oluyoruz aslında bir nevi... Hepimizin kendi takipçi kitlelerimiz, bizi seven, bizi evinden biri gibi gören kitleleri var... Neyse, gelelim bayanın diğer dediğine: Elbette, çok samimi, sıcak bir insanım! Yazarlarla ilgili de sürekli "sigara içen adam" muamelesi yapılmasına sinir oluyorum. Demek ki durum Almanya'da da farklı değilmiş.

"Evet, samimiyim, teşekkür ederim." dedim.

Sonra aklıma geldi aniden, sordum:

"Bu konuşmada hoşuma giden birkaç cümle söylediniz... İsminizi vermeden, tamamen gizli kalacağınız bir şekilde, bazı bölümleri yayımlayabilir miyim? Şimdi değil, belki sonra... Sadece izin almak için soruyorum?" diye sordum. Biraz çekindi. Tereddüt etti. Sonra izin verdi.
 
"Tekrardan başarılar dilerim Mert, umarım çok başarılı olursunuz, tanıştığımıza çok sevindim," dedi.
 
Vedalaştık.

(Bu yazıyı Facebook sayfamda da alıntılarla paylaştım.)

21 yorum:

  1. Ününüz Avrupa'ya yayiliyor :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok canım, henüz "ün"lük bir durum yok... :) Kitabım çıksın, o zaman belki buna sevinirim... :) Aslında bu bayan buralardan biri, gerçi çok göz önünde değil, ama tanıyor da olabilirsiniz... :)

      Sil
  2. Vuuu cok iyi hadi bakalim bak ne guzel seviliyorsun. Yorumlara cvp vermeye baslamanacok sevindiM mert. Iyi yaptin ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, evet, sorular varsa alabilirim?! :)

      Sil
  3. Aaa! Cevap vermiyor muydu? Cık cık cık! :)
    Güzel bir röportaj tadında gelişmiş, sevdim paylaşımını(zı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevmenizi sevdim ben de! :) Doğal gelişti. :) Bazen vakit bulamıyordum, herkese cevap veremiyordum. :) Bana sen diyebilirsiniz, hiç fark etmez. :)

      Sil
    2. Tamam zaten becerememişim gördüğüm kadarıyla, onu da yanlış yazmışım :)
      Ya eğer yoruma ''Orhan Pamuk'u sevmiyorum ama'' diye başlamayacaksan gel de benim Orhan Pamuklu, yorumlarıyla sansayon olmuş postuma bir baksana :) Bir kitabını tanıtmaya çalışmıştım da yalnızca... :)

      Sil
    3. Bakayım. Ne var o yazıda, neye bakmam gerekiyor?

      Sil
    4. Benim o yazıda her kafadan bir ses çıktı. Bakalım senin kafadan ne ses çıkacak diye merak ettim. Açıkçası seçici bir post oldu. Benim için tam bir insan ve sanat sever tanıma postu :) İyi oldu, iyi... :D

      Sil
    5. Hmmm... Gelmediğini bildiğimi fark etmişsindir :)))
      Bak, tamam seni orham pamuk polemiğine sokmayacağım. Zaten sokmamıştım, sadece gel bir bak demiştim, bir de mırın kırın bir yorum yapardın yani altı üstü... Ama neyse, son yayınımda kulakların çınlamış, bir bakıver... :)

      Sil
  4. Bende takip ediyorum ve çok başarılı buluyorum her ne kadar da az yorum bıraksamda inan güncel haberleri hep senden takip ediyorum...benim senden büyük kızım var 23 yaşında diğer kızım 18 yaşında ve birde 8 yaşında oğlum...Oğlumun senin gibi olmasını çok isterim araştırmacı,yeniliklere açık,ileri görüşlü,yerine göre mizahi,kültürlü,çok okuyan ve yazan....kısacası harikasın....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tülin Hanım çok teşekkür ederim! Ne muhteşem bir yorum bu! Şu kapalı mayıs sabahında içimi güneş gibi ısıttı bu yorumunuz... Çok teşekkürler tekrar... Yorumlarınızı da daha sık bekliyorum... Sizin de her şey gönlünüzdeki gibi olsun... :)

      Sil
  5. Sizin için çok keyifli bir olay takip ediliyorsun hem de facebooktan da bayan size ulaşmaya çalışıyor falan. Bir üniversite doçenti tarafından takdir edilmek de ayrı bir onur sizin için.
    Henüz takibe yeni başladım ama yazılarınız hoşuma gidiyor. Başarılarınızın devamını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Evet, bazen blog haricinde, Facebook'tan ve Twitter'dan da böyle yorumlar geliyor, ben de şaşırıyorum açıkçası... :) Seviniyorum da tabii... :) Yazılarımı beğenmenize çok sevindim, daha sık beklerim! :)

      Sil
  6. "sen-siz" kavramı bir yerde itici oluyor zannımca. İnsanı yoruyor, bu konuşmada da o takıldı gözüme, ister-istemez konu sen-size kaymış. Buda insanları bir yerde, yorumsuzluğa itebilir. Ancak onun dışında gerçekten, sevindirici söylemler geçmiş. :) Mutluluk verici...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa, yok öyle anlaşılmasın! Ben "siz" demeyi uygun buldum, bu da "sen" diyen hanımefendinin dikkatini çekmiş, o da bana "siz" demeye başladı. Hepsi bu. :) Benim için hiç fark etmez. :) İstediğinizi deyin. :)

      Sil
  7. sıcacık bir sohbet! paylaşım hoşuma gitti:)
    Ayşe Arman röportajı gibi deyimi gülümsetti beni!
    sen-siz söylemleri yaş aldıkça önemini bende yitirdi.. eskiden beni tanımayan birinin bana sen demesini tuhaf karşılarken, şimdilerde samimi ve daha sıcak buluyorum sen denmesini:)
    Başarı daima yanıbaşında olsun..
    sevgilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, samimiyet çok önemli. Ama bu biraz da kim olduğumuzla yani nasıl biri olduğumuzla ilgili. :) Bana istediğinizi diyebilirsiniz. :) Yazıyı sevmenize çok sevindim! :) Teşekkür ederim... :)

      Sil
  8. Galiba hepimizin hayali böyle takipçilere sahip olmak. :) İmrendim doğrusu, başarılarınızın devamını diliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, ben de böyle takipçilerim olduğunu bilmiyordum doğrusu! :)

      Sil
  9. Ben de hep siz derim. Yarı yaşımda olanlara bile. Mesela size. :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ

Genelde kitapçıların çoksatan raflarından uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede kalmış kitapları arar b...