21 Ekim 2017 Cumartesi

HAFTA SONU SABAHI


Benim için tipik bir hafta sonu sabahı. 

Hafta sonu olmasına rağmen erken kalkıldı, çünkü kafa dolu, amaç belli: Kendime ve yazılarıma dilediğimce zaman ayırabilmek. 

Tabii yanımda sıcak çayım ya da kahvem (ki fotoğrafa aldanmayın, genellikle çayım) ile birlikte. Bir yandan blog'um için yazdığım yazılar, öte yandan internete özel yeni hikaye serim Mürekkep Kokunu İçime Çektim için yazdığım bölümler. Tabii Ters Düz’ü ve yazmakta olduğum diğer kitaplarımı da unutmayalım. Yanımda dağ gibi dizilmiş, kule gibi yükselen dergilerde, kitaplarda da var aklım ama önceliğim yazmak şimdi. Arka fonda eskilerin, 1950-60’ların cazı, blues’u çalıyor. Belki birazdan Hande'nin elektronik, house ve hatta caz sularında yüzdüğü, son derece alternatif, deneysel parçalarından birini açıp salınırım, 2006’daki Apayrı albümünden. Kim bilir, daha sonra iyice nostaljiye kaçarım, 1950 yapımı siyah-beyaz Marilyn Monroe filmlerinden birini koyarım DVD’ye. Dün blog'da yazdım ya hani, "Don't Bother to Knock”u izlerken erkek başrol kol saatine baktı, 22.05 olduğunu gördü ve aynı anda ben de saate baktım ve 22.05’ti. Esrarengiz ve enteresan tesadüfler. Böyle şeyler çok oluyor bana! Hadi saat olayı cidden iyi bir tesadüf fakat mesela bazen de, diyelim birisi bir şey yapacak, ama önünde birden çok alternatif var, sonunda yaptığı şey mutlaka benim aklımdan geçen şey oluyor. Ya da diyelim yolda yürüyen birini görüyorum ve aklımdan "bu şimdi cebinden bir sakız kutusu çıkarıp çöpe atacak" gibi son derece ekstrem bir şey geçiriyorum, hemen peşinden bu kişi cidden cebinden bir sakız kutusu çıkarıp çöpe atıyor! Böyle böyle şeyler yani! Altıncı his mi, sezi mi, çok iyi tahmin yeteneği mi ne derseniz deyin bilemiyorum!

Bir de farkında mısınız, bazı insanlar artık bir ellerinde telefon, bir ellerinde plastik kahve bardağı olmadan dengelerini bulamaz hale geldi… O elde ışıltılı kabıyla son model o telefon illa olacak, o kahve bardağı illa tutulacak! Yoksa kendini çıplak hissedenler var. Gerçekten. Oysa bizim sahte gülümsemelerle aynı selfie karesinin içinde görevmiş gibi dizilmeye değil, birbirimizi anlamaya, birbirimize değer katmaya ihtiyacımız var. 

İşte böyle ben sonsuza dek yazabilirim. Sabahlara kadar, gecelere kadar.


5 yorum:

  1. Ben de erken kalktım, çünkü az uyumayı severim! ^_^ Ve biliyor musun, şu esrarengiz olaylar benim de başıma çok geliyor! Mesela bir keresinde Google'da ukuleleyi kısaca araştırdım ve Havana dilinde anlamının "zıplayan pire" olduğunu öğrendim ve aklımdan anlık bir şekilde Milyoner'de olur da bu soru çıkarsa bilebileceğim geçti ve o akşam Milyoner'de ukulelenin Havana dilindeki anlamı soruldu! Buna inanabiliyor musun? Benim de başıma çok geliyor böyle olaylar ama tesadüf denilen kavrama inanmadığımdan bayağı esrarengiz geliyor. :)

    YanıtlaSil
  2. Bende erken kalkıyorum.Erkek kalmak daha zinde olmamı hissettiriyor.
    Yazılaron için kolay gelsin.Merakla bekliyoruz.
    Kahvebardakları kendini havalı gösterme aracı olarak görülüyor :)

    YanıtlaSil
  3. Erken kalkmana sevindim çünkü Mürekkep kokunu içine çektim'i merakla okuyorum. Ben de erkenden üniversitedeki odamda bilgisayar başındayım :) Her ne yapacaksam burada daha iyi konsantre oluyorum.
    Ben kendimi izlediğim film ve kitaptaki karakterlerin yerine koyarak izlemeye/okumaya bayılırım. Dolayısıyla senin filmdeki adamla aynı anda saate bakman çok hoş geldi :)

    YanıtlaSil
  4. Aynen öyle, sözün özü: "aynı selfie karesinin içinde görevmiş gibi dizilmeye değil, birbirimizi anlamaya, birbirimize değer katmaya ihtiyacımız var."

    İnsan yaşayıp, yaşadıklarını kağıda yansıttıkça mutluluğuna renk geliyor sanki. Paylaşım için teşekkürler, sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  5. :) eh böyleyiz artık doğru tel ve kağıt bardakta kahve olcaak :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...