20 Aralık 2016 Salı

HİÇ SERGİ/MÜZE GEZİYOR MUSUNUZ?


Hiç sergi/müze geziyor musunuz? Resim galerilerine gidiyor musunuz?

Hadi hep birlikte itiraf edelim: Instagram'da gördüğümüz tabloları, heykelleri "like"lamakta üstümüze yok ama konu gerçekten o müzelere, o sergilere gidip o eserleri canlı canlı görmeye gelince, sanırım hepimiz biraz üşengeciz.

Ama ben değilim.

Ben sergi/müze gezmeyi seviyorum. Tiyatroya, sinemaya gitmek gibi bir etkinlik bu da. İnsan haftada ya da hadi ayda bir saatini bu tip bir etkinlik için ayırmalı. 

Hele İstanbul'daysanız, ücretsiz olarak ulaşabileceğiniz pek çok sergi mekanı var. İstanbul Modern, Arter, Salt gibi...





Bu yazımda, size Arter'de görülebilen "Kayıt Dışı" sergisini anlatacağım. Nil Yalter'in sergisi bu. Resim, fotoğraf, yazı, kolaj, performans, video gibi farklı mecraların bir araya geldiği pek çok yerleştirme var sergide. Aslında 14 Ekim'den beri açık, ben bitti sanıyordum. Ama 15 Ocak'a kadar açıkmış, geçen hafta gidip gördüm hemen. 

Sergide pek çok çalışma var. Bir tanesinin üstünde durayım. Sergi odalarında ilerledikçe karşıma çıktı "Orient Express". Sergideki belki de en anlaşılabilir çalışmalardan. “Acaba sanatçı burada ne mesaj vermek istiyor?” diye çok düşünmüyorsunuz incelerken. Çünkü bir hikâye anlatılıyor burada. Bir yol hikâyesi bu aslında. Bu çalışmada Yalter, 1976 yılında Lyon Garı’ndan hareket edip İstanbul’a varan Direct Orient Express’teki yolculuğu sırasında fotoğrafladığı yolcuyla empati kurmamızı istiyor gibi. Duvarda asılı olan her bir polaroidin altında, Fransızca alıntılar var. Bunların yanı sıra birtakım çizimler ve notlar göze çarpmakta. Örneğin bir fotoğrafın altına, trene bir Bulgar köylünün bindiği not düşülmüş. El yazısıyla yazılıp çizilmiş birtakım notlar görmek, yapılan işe çocuksu bir samimiyet katıyor ve serginin genel havasına verilen kısa bir mola gibi, adeta nefes aldırıyor.

Tren yolculukları ne güzeldir... Ben de Danimarka'ya gidince, İsveç'e trenle geçeceğim. İki ülke arası trenle yalnızca yirmi-yirmi beş dakika. İsveç heyecanım başladı!

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert

facebook.com/ofluoglumert 



8 yorum:

  1. Seni geç tanımışım. Bu cevaba utanarak hayır diyorum. Ve ben trene de hiç binmedim :(

    YanıtlaSil
  2. Gelecek ay Doğu Ekspresi 'ne binmeyi düşünüyoruz, 24 saat sürecek :)

    Sirkeci'deki Demiryolu Müzesi'ni, Büyük Postane'nin yanındaki PTT müzesini ve biraz daha ileride İş Bankası müzesini tavsiye ederim. Hepsi bedava ve üçü de harika müzeler.

    YanıtlaSil
  3. Fotoğraf sergilerini özellikle beğeniyorum. Daha önce karikatür ve resim sergilerine gitmiştim. Ama çevremde öyle çok da sergi olmaması da böyle yerlere gidebilme ihtimalimi azaltıyor. İstanbulda yaşayanlar bu konuda aslında çok şanslılar. :)

    YanıtlaSil
  4. Merhaba. Blog dünyasıyla yeni yeni tanışan biri olaraktan hoş buldum diyorum kendime. Niye geç buldum burayı diyerek de yakınıyorum. Çevremde çok fazla müze olmasa da fotoğraf ve resim sergileri arada da olsa oluyor ve ben çoğuna gitmeye çabalıyorum. Keşke İstanbul gibi bir yerde olsam ve bol bol gezsem.Ayrıca şimdiden iyi yolculuklar. Fotograflarını merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  5. Evet bi ara hep gidiyordum hatta en son izmirde gitmiştim İstanbul da bir yıl önce gitmiştim 🙃

    YanıtlaSil
  6. Çoook giderim, çok severim. Gerçi bu biraz da benim eğitimle alakalı diyeceğim ama üniversiteden önce de sergi ve müzeleri severdim. Yalnız şöyle bir gerçek var ki 15 Temmuz'dan sonra şehir içine inme durumum neredeyse sıfır noktasına geldi. (Evimiz İstanbul'un şehir dışı sayılacak bir noktasında). O tarihten beri yurt dışı haricinde ne sergi ne de müze gezebildim:(

    YanıtlaSil
  7. Sergi, müze gezmeyi bu kadar seviyorsanız kuzey ülkeleri siz ve sizin gibiler için adeta cennet!
    İsveç'e gidin, özellikle Stockholm'e, Nobel Müzesine:)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ

Genelde kitapçıların çoksatan raflarından uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede kalmış kitapları arar b...