Herkese merhaba!
Bildiğiniz gibi geçen dönem İsveç'in üçüncü büyük şehri olan Malmö'de Erasmus'taydım.
Ama bakmayın İsveç'in üçüncü büyük şehri olduğuna, Malmö aslında modern bir kasaba, öyle ki şehrin tamamını yürüyerek gezmeniz mümkün. Kendisi, hakkında en az şey bilineni ama en çok merak edileni.
İşte dün, Hürriyet Seyahat'te Malmö'yü yazdım!
Bu, Hürriyet'teki ilk yazım olmuş oldu...
Okumak isteyenlere duyurulur...
Gazetede de, internette de var...
Yazımın Seyahat'teki internet linki: http://www.hurriyet.com.tr/s…/isvecin-ucuncu-buyugu-40686439
Malmö'yü yazdığım yazılarımın blog'umdaki linki: http://kafadergi.blogspot.com.tr/search/label/MALM%C3%96
Hürriyet Seyahat'te yayımlanan yazım:
İSVEÇ'İN ÜÇÜNCÜ BÜYÜĞÜ
Modern ve klasiğin buluştuğu bir yer Malmö. Stockholm ve Göteborg’dan sonra İsveç’in en büyük üçüncü şehri… Bakmayın İsveç’in üçüncü büyük şehri olduğuna, burası aslında modern bir kasaba, öyle ki şehrin tamamını yürüyerek gezmeniz mümkün. O zaman buyurun, kenti keşfe çıkalım…
Soğuğu hiç sevmememe, kasvetten ve kapalı havalardan nefret etmeme, on derecede bile üşümeme rağmen, dünyanın en soğuk ve en karanlık ülkesi İsveç’te ne işim vardı? Size şu kadarını söyleyeyim: Ne işim yoktu ki! Başlı başına bir sebep olarak, Stieg Larsson’un Millennium Üçlemesi’ni, sonra Camilla Lackberg’in kitaplarını ve diğer polisiye İsveç polisiyelerini gösterebilirim. İsveç, polisiye edebiyat alanında son on yıldır durdurulamaz bir yükselişte. Tabii ki yüksek yaşam kalitesi, temiz havası, temiz çeşme suyu, doğası, bisiklet dostu olması, herkesin İngilizce bilmesi ve konuşması, şık ve nezih kafeler, restoranlar, minimalist İsveç tasarımları ve Instagram’a şenlik ortamlar da, İsveç’e gelmemin diğer sebepleri arasında… Ayrıca Erasmus, İsveç gibi bir kuzey ülkesine gitmek için harika bir fırsat. Ama İsveç çok pahalı bir yer, baştan söyleyeyim.
İstanbul’dan üç saatlik uçuşla Danimarka’nın Kopenhag Havaalanı’na, oradan da iki ülkeyi birbirine bağlayan Öresund Köprüsü’yle yirmi dakikalık bir yolculuğun ardından İsveç’teki Malmö istasyonunda trenden indiğimde, kendimi İsveçli polisiye yazarı Stieg Larsson’un Ejderha Dövmeli Kız’ındaki karakterlerden biri gibi hissetmeye çoktan başladım. Bir köprüyle ülke değiştirebilmek harika bir şey, bunun bedeliyse 98 Danimarka Kronu (yaklaşık 54 lira).
Ocak ayında Malmö’ye ayak bastığımda hava gerçekten de buz gibi soğuktu ama kar ya da yağmur yoktu. Ülkenin en güneyinde olan Malmö, ılıman bir şehir. Ama kuru bir soğuk ve denizden esen felaket bir rüzgâr var. Bisiklet sürerken çoğu zaman rüzgârdan şikâyetçi olduğumu, bisikletten savrulup denize savrulacakmış gibi hissettiğimi bilirim.
Görmeden dönmeyin
Malmö Devlet Kütüphanesi: Kesinlikle baştan çıkarıcı bir yer. Ömrümde bu kadar muhteşem bir devlet kütüphanesi görmedim. Muazzam büyüklükte. Yerden tavana kadar cam duvarlarıyla kışın en karanlık saatlerinde bile ferah. Masaya oturduğunuzda dışarıdaki kocaman ağaçlar ve göl doğanın içindeymiş hissi uyandırıyor. Aklınıza gelebilecek her dilde kitap var. Türkçe de… Ayrıca kitapların yanı sıra yine çoğu dilde çeşitli gazeteler, dergiler, DVD’ler ve kutu oyunları bulmanız mümkün.
Turning Torso: Dünyanın en karakteristik binalarından bir tanesi. Bu sarmal gökdelen, şehrin hemen her yerinden görülebilen bir simge... Üst katlarda oturanların şahane bir Danimarka manzarası olmalı.
Öresund Köprüsü: İsveç ve Danimarka’yı birbirine bağlayan köprüyü, Bron/Broen dizisi fanları gayet iyi bilir. Ben henüz izlemedim ama dizi Malmö’de çekiliyor.
Malmö Üniversitesi: Üniversite kampüsünün ana binasındaki yine camekân olan kütüphaneye gidip Baltık Denizi’ni ayağınızın altında hissedin.
Science Fiction Bokhandeln: Özellikle bilimkurgu, fantastik ve çizgi roman meraklılarını çıldırtacak çeşitlilikteki ürünleriyle, Malmö’nün açık ara en iyi kitapçısı.
Ribersborgsstranden: Burası Malmö’nün kilometrelerce uzunluktaki sahil yürüyüş yolu. Upuzun kumsaldaki iskelerlerden birinde kışın çırılçıplak bir şekilde denize girenleri görürseniz sakın şaşırmayın. Çünkü saunadan çıkıp kendini buz gibi denize bırakmak, üstelik bunu çırılçıplak yapmak, İsveç’te bir gelenek...
Şehrin parkları: Pildammsparken, Kungsparken, Folkets Park ve Slottstradgarden… Göller, dereler, ağaçlar, koşanlar huzur verici…
Malmö Müzesi: Hem müze hem de tarihi bir kale olan bu yapının üst katlarında sizi şömineler ve geyik başlarından oluşan kraliyet odaları bekliyor.
Malmö’de nerede ne yemeli?
Pronto’da yemek tabağında servis edilen cheesecake’leri... (59 SEK,27 lira)
Malmö’nün en eski ve en şık pastanesi olan Konditori Hollandia’da krema ilaveli elmalı tart ve çilekli pasta (ikisi 104 SEK, yani 48 lira)…
Malmö Saluhall’in içindeki pizzacıda benim önce “o nasıl olur ki”, sonra “of bir daha mı yesem” dediğim, kısacası en orijinal ve en lezzetli şey olan peynirli-limonlu pizzayı (110 SEK, 50 lira)...
Lingonlimpa ekmeğini mutlaka kahvaltılarınızın baş tacı yapın. (Dağ kızılcığı ekmeği. Trabzonlu olmama rağmen ben bile dönerken bavulumda bu ekmeklerden getirdim, düşünün. 6 lira.)
Beni takip etmek için sosyal medya hesaplarım:
instagram.com/ofluoglumert
twitter.com/ofluoglumert
facebook.com/ofluoglumert
ayy ne güzeeel, dur bulayım hürriyeti okuyum :)
YanıtlaSilooo süper bir anlatım ve deneyim olmuş , :) teşekkürler
YanıtlaSilHarika çok sevindim adına :) Tebrikler..
YanıtlaSiltebrikler
YanıtlaSilalkışlıyorum seni
Hayırlı olsun tebrikler
YanıtlaSilvaay harikasın Mert'cim, çok tebrik ederim, çok da güzel yazmışsın, sevgiler:)
YanıtlaSil