8 Aralık 2017 Cuma

MÜREKKEP KOKUNU İÇİME ÇEKTİM - 8. BÖLÜM


7. bölüm

6. bölüm

5. bölüm

4. bölüm


3. bölüm


2. bölüm


1. bölüm 



Bölüm şarkısı: Ella Fitzgerald & Joe Pass - Love for Sale 
IRMAK MASADAN NASIL fırladığını bilmiyordu. Öyle bir hızla ayağa kalkmıştı ki, kahve bardaklarından biri yere düşüp döküldü. Merdivenleri inerken Selin'in "Beni de bekle!" diye bağırdığını duydu. Ona hiç cevap vermedi ama kampüsün ana kapısına doğru koşarken hala peşinden geldiğini görünce, "Benimle gelme!" dedi.
"Geleceğim," dedi Selin kararlı bir ses tonuyla.
Irmak onun meraktan mı yoksa gerçekten yardım etmek için mi peşine takıldığını bilmiyordu ama onunla savaşacak zamanı yoktu. Okulun kapısının önünde hazır bekleyen taksilerden birine elini sallayıp Selin'le birlikte bindi. Şoföre Aslı'nın ev adresini verdi. Neyse ki çok uzak sayılmazdı.
Taksi Aslı'nın ailesiyle birlikte oturduğu müstakil evin kapısının önünde durduğunda, Irmak para üstünü bile beklemeden dışarı fırladı. Para üstünü onun yerine alan Selin'le evin bahçesine girdiklerinde, Uzay'ın havuz başındaki şezlonglardan birine oturmuş ağlıyor olduğunu gördüler. Aslı'ysa ortalıkta yoktu. Irmak kardeşini o halde görünce hemen yanına koşup ona sarıldı ve o an kıyafetlerinin ıslak olduğunu fark etti. Saçlarından sular damlıyordu. Selin de meraklı gözleriyle eve ve bahçeye bakıyor, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu.
"HAVUZA MI DÜŞTÜN?" diye sordu Irmak neredeyse öfkeyle. Sanki neler olduğu bir an için önemini kaybetmiş ve tek sorun, Uzay'ın havuza düşüp üstünü başını mahvetmesiymiş gibi söylemişti bunu.
"Kardeşin bu çocuk mu?" diye mırıldandı Selin.
Tam o sırada evin verandasından elinde kalın bir battaniye ve havluyla Aslı'nın geldiğini gördüler ve hem Irmak hem de Selin başlarını o yöne çevirdiler. Daha önce hiç olmadığı kadar endişeli görünen Aslı battaniyeyi hemen Uzay'ın omuzlarına atıp havluyu da şezlonga koydu.
"Aslı neler oluyor?" dedi Irmak hiddetle.
"Irmak..." dedi Aslı.
"Biri bana burada neler olduğunu açıklayacak mı?" Irmak bir Uzay'a bir Aslı'ya bakıp öfkeyle bağırmıştı.
"Uzay havuza atladı ve..." dedi Aslı. "Suyun dibinde nefesini tutup kendini öldürecekti!"
"NE?" Irmak şoktaydı. "Uzay bu doğru mu?"
Uzay onlara bakmıyordu. Başı önünde, daha da hızlı ağlamaya başlamıştı. Herhalde şimdi tepesinde birbirinden güzel üç kız dikilirken ağlamak, içine düştüğü acınası durumu daha da belirginleştiriyor, onu daha da rencide ediyordu.
"Oğlum senin sorunun ne?" dedi Irmak, Uzay'ı yakasından tutup gözlerine bakması için başını kaldırarak. Aslı'yı kastederek, "Bu kız için değer mi?" diye sordu. Aslı buna bir karşılık vermemişti. Birkaç adım daha geride duran Selin ise her olan biteni, her söyleneni dikkatle gözlemliyordu.
"Ne zaman oldu bu?" dedi Irmak, Aslı'ya dönerek. "Beni aradıktan sonra mı?"
"Seni aradığımda Uzay kendini havuza atmıştı ve ben de bir anda paniğe kapılıp aradım işte... Ama sonra tamam, dedim, havuzdan çık her şeyi konuşacağız."
"Konuş o zaman! Seni dinliyorum!" dedi Uzay, ağlamayı kesip.
Aslı sessiz kaldı.
"Hiçbir şeyin düzeleceği yok değil mi?" Uzay battaniyeyi ve havluyu yere atıp ayağa kalktı ve evin dış kapısına doğru yürümeye başladı.
"Nereye gidiyor bu halde?" diye araya girdi Selin, Irmak'a dönerek. "Üşütüp hasta olacak."
Irmak bir Uzay'a bir Aslı'ya baktı. Ne yapacağına karar verememiş gibiydi.
"Babamlar evde yok ama şömineyi yakmamı ister misin?" dedi Aslı. Yapabileceği en iyi şeyi yapmak istiyordu. Bu durumdan en çok rahatsız olan oydu hiç şüphesiz.
Irmak ona dönüp "Senden bir şey istediğim yok, hayatımızı daha fazla zorlaştırma yeter," dedi hırsla ve Uzay'ın peşinden koşmaya başladı. "Uzay, bekle!"
İkisi de gözden kaybolunca Selin, Aslı'yla havuz başında yalnız kalakaldı. Elini uzatarak, "Memnun oldum, ben Selin," dedi gülümseyerek. Aslı şaşkınlıkla elini uzattı. Sonra Selin hemen Irmak'la Uzay'ın peşinden koşturmaya başladı. "Beni de bekleyin!"
  ---***---    
"BENİ KIZ YURDUNA mı getirdin Irmak?" 
Irmak taksinin ön koltuğunda, Uzay ve Selin de arkada oturmuşlardı. Taksici Irmak'ın yurdunun önünde durduğunda, Uzay'ı arabadan indirdiler ve "En yakın burasıydı, hem bu halde eve gitmeyi mi tercih ederdin?" dedi Irmak.
Böylece onu gizlice odaya çıkarttılar. Uzay birkaç kez hapşırdı ve Irmak "Hasta olursan seni öldürürüm," dedi, böylece Uzay omuzlarını düşürüp kendini ablasının yönlendirmelerine bıraktı. Irmak Uzay'ı yatağa oturtup üstündeki gömleği ve pantolonunu çıkarmaya, onu soymaya başladı. Selin de bir köşede durmuş yan gözle giderek daha da çıplak kalan Uzay'ı izliyordu. Irmak iç çamaşırları hariç üstündeki her şeyi çıkarttı ve onu ortak kullanım alanındaki duşakabinlere götürüp suyun altına soktu.
"Şimdi sıcak suyla iyice yıkan," dedi. Tekrar odaya döndüğünde Selin hala ayaktaydı. Irmak onu ancak o zaman fark etmiş gibiydi. "Sen hala burada mısın?"
"Irmak... Neler oluyor? Uzay senin kardeşin, bunu anladım. Ama Aslı'yla arasında ne tür bir problem vardı, hiçbir şey anlamadım?"
Irmak bir an için onu defetmeyi düşündükten sonra vazgeçip, "Ah... Pekala," diyerek teslim oldu. "Nasıl olsa benimle ilgili daha kötü şeyleri de biliyorsun. O nedenle bilmediğin ufak tefek ayrıntıları sana anlatmamda sanırım bir sakınca yok. Aslı, Uzay'ın eski sevgilisi. Benim de eski en yakın arkadaşım. Sonra birden kendini geri çekti ve aramızdaki her şeyi bitirdi. Sebebini sorma, ben de bilmiyorum."
"Ve sen de bu yüzden ona, hayatımızı daha fazla zorlaştırma yeter, dedin yani, öyle mi? Zor bir durum gibi görünüyor."
O an gerçekten de yardım etmeye çalışıyormuş gibi göründü Irmak'ın gözüne.
"Evet ama şimdi daha önemli sorunlarımız var, değil mi Selincim? Kız yurduma erkek kardeşimi soktuk ve giysileri de sırılsıklam ıslak. Ona ne giydireceğiz?"
"Aslına bakarsan... ben eski erkek arkadaşımın giysilerinden bir şeyler verebilirim?"
"Yapma ya," dedi Selin'in kendisiyle dalga geçtiğini düşünen Irmak. "Onları çantanda mı taşıyorsun?"
"Hayır. Belki çok şaşıracaksın ama ben de bu yurtta kalıyorum Irmak. Odam iki kat aşağıda. Senin Atlas'la buluşmaya gittiğini başka nasıl öğrendiğimi sanıyorsun?"
  -*-   
Böylece Irmak duşakabinin önünde banyoya başka kızların girmemesi için nöbet tuttu ve Selin de iki kat aşağıdaki odasından, eski erkek arkadaşına ait olduğunu söyledi giysileri getirdi. Bunlar bir oduncu gömleği, kalın bir kazak ve yeşil bir pantolondu.
"Eski erkek arkadaşın kovboy falan mıydı?" dedi Irmak.
"Ah, çok tatlı, vintage bir çocuktu," dedi Selin, onu özlemiş gibi.
"Uzay bunları giymez."
"İyi, keyfi bilir. O zaman senin pembe tavşanlı pijamalarını falan giysin."
Uzay duştan çıkınca Irmak onu bir havluya sarıp çabucak odaya getirdi ve tekrar yatağın üstüne oturttu. Uzay iki kıza bakarak, "Arkanızı dönerseniz giyinebilirim?" dedi sert bir dille. Hapşırıp duruyordu.
Irmak Selin'i de alıp odadan çıktı. İki dakika sonra içeri girdiklerinde Uzay'ın ateşi çıkmış gibiydi, onu yatağa yatırdı ve ardından çekmecelerini yoklamaya başladı. "Ihlamurum bitmiş. Tamam, ben şimdi şu sütü ısıtmaları için aşağıya kantine iniyorum. Bal ve tarçın da koyup içeceksin. Yoksa çok fena hasta olursun Uzay."
Uzay yorganın altından istemeyerek başını salladı.
"Tamam, tamam sen git," dedi Selin, olayların kontrolünü ele almış gibi. "Ben ona burada göz kulak olurum."
Irmak Selin'in her şeyin bu kadar içinde olmasının iyi bir fikir olduğundan pek emin değildi, ama başını sallayıp odadan çıktı.
    -*-     
On dakika sonra odaya dönen Irmak, Selin'le Uzay'ı yatağın üstünde gayet samimi bir şekilde oturuyorlarken buldu. Uzay şimdi hiç de hasta gibi görünmüyordu, üstelik yüzüne tekrar renk gelmiş gibiydi. Irmak kasıtlı olarak yüksek sesle öksürerek içeri girdi.
"Tamam. İşte ballı sütün geldi. Selincim, her şey için teşekkürler. Sen artık gidebilirsin."
Selin itiraz edecekmiş gibi baktı ona. Bir şey demesine fırsat kalmadan, "Irmak ne güzel oturuyoruz işte," dedi Uzay.
"Saat gecenin ikisi oldu. Başım çatlıyor. Yatıp uyuyacağız Uzay," dedi Irmak kesin bir dille. Selin ve Uzay umutsuzlukla birbirlerine baktılar. Selin gittikten sonra Irmak Uzay'ı kolundan tutup "Eğer aklımdan geçen şeyi yaparsan," dedi. "Seni Aslı'nın havuzunda kendim boğarım. Anladın mı?"
Uzay buna anlam veremeyen bir ifadeyle ablasına bakarak, "Bana kendime yeni bir kız arkadaş bulmamı söyleyen sendin," dedi. "Sanırım onu buldum."
   ---***---      
YATAĞINI UZAY'A VEREN Irmak, pencerenin önündeki okuma koltuğunda iki büklüm uyumak zorunda kalmıştı. Zaten pek uyuyamadı. Saat iki buçuk gibi yatmasına rağmen altıda, yan odadaki kızın alarmının çalmasıyla uyandı. İşin can sıkıcı yanı, kızın alarmı üç saat daha çalmaya devam etti ve kattaki herkesi uyandırdı, o hariç. Şu yurdun duvarları gerçekten kağıt kadar inceydi ve bu sinir bozucuydu. Irmak saat yedi gibi aşağıya inip Uzay'ın ıslak giysilerini çamaşırhaneye bıraktı. Çamaşırhanede çalışan kadın giysilere fare görmüş gibi bakınca Irmak, "Şey... Tiyatro kostümlerim," dedi. Tekrar odaya çıkarken annesi aradı. 
"Irmak! Kahvaltı için Uzay'a seslendim ama galiba bana haber vermeden evden çıkmış, acaba haberin var mı?"
"Anne. Merak etme, Uzay burada, benim yanımda. Ayrıca evden çıkmadı, çünkü dün gece eve hiç gelmedi." Uzay hala uyuyordu, uyanmaya da niyeti yok gibiydi.
"Ne? Sen ciddi misin?"
"Evet. Bundan haberin olmaması çok ilginç. Çocuklarınla bu kadar ilgilenmen gözlerimi yaşartıyor gerçekten." 
"Ben tüm gece salondaydım. Uzay'ı içeride odasında zannediyordum. Irmak... Onun nesi var?"
"Emin ol onun nesi varsa, aynısının on katı bende var," diyen Irmak telefonu kapattı. Cem'den sayısız mesaj gelmişti ama hiçbirini okumadı. Bir süre sonra Atlas'a mesaj attı.
"Her zamanki parkta buluşabilir miyiz?" 
Cevap olumluydu.
    ---***---       
IRMAK PARKA GİTTİĞİNDE Atlas'ın çoktan gelmiş, her zamanki banklarında oturuyor olduğunu gördü. Uçları çamurlanmış kahverengi botları ve paçasının arasından görünen koyu mavi çoraplarıyla, orada oturmuş onu bekliyordu. Irmak birden, onun gerçekten de başka bir gezegenden geldiğine inanır gibi oldu. Atlas her şeyiyle, her haliyle mükemmeldi.
"Yürüme geldim de," dedi Irmak, biraz geç kaldığı için.
"Önemli değil," dedi Atlas, onu karşılamak üzere ayağa kalkarak. Yanak yanağa öpüşüp sarıldılar. Irmak onun mürekkep, çay ve çörek kokan kokusunu doya doya içine çekmek istedi. Nihayet yanına oturduğunda, "Vanilyalı çörek?" diye sordu Atlas, yanındaki kese kağıdını göstererek.
Kahvaltı yapmaya vakit bulamamış olan Irmak minnetle başını salladı ve sonbahar yaprakları esen rüzgarla oradan oraya taşınıp parkın çimleri üstünde yer değiştirirken, bu manzaraya bakıp sessizce çöreklerini yediler.
"Ee, ne var ne yok?" dedi Atlas, ağzındaki kırıntıları silerken.
Irmak ona geçen sefer en yakın arkadaşının ondan aniden uzaklaştığından bahsetmişti. Ama Atlas ona hala kendi sırlarıyla, Atlas Kitabı'yla ilgili hiçbir şey anlatmamıştı. Bu yüzden Irmak da ona Cem'den, Selin'den bahsetmedi.
"İyilik," dedi o yüzden. "Neden hiç aramıyorsun Atlas? Ben buraya çağırmasaydım senden bir ses çıkacağı yok gibiydi."
"Irmak... Necati nefes aldırmıyor. Yoksa ben hep seni düşünüyorum."
Sözleri gerçekten inandırıcıydı ve öyle olmasaydı bile Irmak, Atlas'ın onu düşündüğünü biliyordu. Gülümsedi. Şimdi aralarında kendiliğinden duygusal bir şeyler gelişiyordu ve eğer parkta olmasalardı, Irmak öpüşeceklerinden emindi. Belki yine öpüşeceklerdi, ama o an adeta esen rüzgarla birlikte, tepelerinde iki adam beliriverdi. 
"Naber güzellik?" diye laf attı biri Irmak'a.
Atlas hemen ayağa kalkıp "Basın gidin, belanızı aramayın!" dedi.
Adamlar, onun verdiği tepkiden memnun olmuş gibi sırıtmaya başladılar. Biri, "Dilin yok mu senin fıstık?" dedi sus pus duran Irmak'a ve ona doğru bir adım attı. "O zaman biz seni çözeriz."
Bunun üzerine Atlas bir an bile düşünmeden öne atılıp adamı yakaladı ve kafasını dirseğinin arasına sıkıştırdı. Onu bırakmadan diğerine bir tekme savurdu ve adam yere düştü.
"Şimdi gidiyor musunuz yoksa o maymun suratlarınızı daha da tanınmaz hale mi getireyim?" Bunu söylerken bir yandan da adamın boynunu sıkmaya devam ediyordu.
Irmak ağzı kocaman açılmış Atlas'a bakıyordu. Korku, şaşkınlık, hayranlık... ne hissedeceğini bilemiyordu. Bu iki pis, aşağılık adamla savaşan Atlas o acıları yaşayan, o melankolik yazar Atlas mıydı? Atlas etrafına göz atınca uzaktaki birkaç insanın ona baktığını fark etti, umurunda bile değildi! Ama bakışları Irmak'la kesişince utanmış gibi kaldı.
Adam güçlükle "Abi elini ayağını öpeyim bırak. Necati abi yolladı bizi," dedi.
Atlas o an şaşkınlıkla adamı bıraktı, "bırak" dediğinden değil, Necati'nin adını duyduğu için. Adamlar olabildiğince hızla koşarak uzaklaştılar.
"Bu da ne demek oluyor şimdi Atlas?" dedi Irmak hırsla. Atlas'a kendisini koruduğu için teşekkür edecek değildi; tüm bunlar başına onun yüzünden geliyordu çünkü. "Necati benim için adam mı yolluyor? Bu nasıl bir şey ya?" Şu an içine düştüğü durumu aklı almıyordu. "Bir daha parkta buluşmayalım." Banktaki çantasını alıp gitmeye hazırlandı.
"Irmak bekle!" dedi Atlas. "İstersen bana gidelim. Ya da başka bir yere."
"Hiç sanmıyorum..."
"Ne oldu birden?" dedi Atlas, onu omuzlarından tutarak gözlerine bakması için zorlayarak.
"Atlas... Sana tehlikede miyim diye sormuştum. Sense pek ciddiye almamıştın ama bak, Necati peşine adam takıyor. Belli ki benimle buluşmanı istemiyor." Duraksadı. "Benden gizlediğin bir sürü şey var. Ben böyle bilinmezlerle dolu bir ilişkiye başlamak istemiyorum. Yani eğer senin içinde olduğun işler beni de etkileyecekse, bu ilişki başlamadan bitsin." Ah... Bunu ona söylediğine inanamıyordu.
Atlas başını iki yana salladı. "Necati... Neden böyle bir şey yaptı inan bilmiyorum. Onunla konuşacağım."
"Konuşunca beni ararsın!" dedi Irmak ve kendini onun elinden kurtarıp parkın çıkışına doğru hızla yürümeye başladı. Attığı her adımda, gözyaşları da artarak akıyordu.
8. bölüm sonu, devam edecek
-----------********------------

6 yorum:

  1. Heyecanlı şeyler yaşanıyor, eline sağlık, çok sevgiler:)

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir gençlik dizisi, kalemine sağlık:)

    YanıtlaSil
  3. Hımm, okumadım çünkü baştan başlamalı, okuyunca yorum yazarım. Ben şimdi bir gezineyim blogda, bakalım neler yapmışsın gurbetellerde...

    YanıtlaSil
  4. ilk defa okuyorum baya heyecanlıymış kitap olacak değil mi bu da..

    YanıtlaSil
  5. hımmm uzay neden öyle yaptı ki yaaa? uzay selin aşkı tehlikeli. necati nabıyo sahiden deee :)

    YanıtlaSil
  6. Atlas'ın ne yapıp edip Necati'den bir şekilde kurtulması gerek, yoksa çocuk hayatını asla yaşayamayacak. :/
    Uzay da bir çırpıda Aslı'yı unuttu resmen. Ne garip değil mi? Aslı, Uzay'la Irmak'ın hayatından çıktı ve sonra Selin girdi. Aslı'yı tercih ederim. ^_^
    Yine çok hoş bir bölüm olmuş gerçekten. Kalemine sağlık! ^_^

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ

Genelde kitapçıların çoksatan raflarından uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede kalmış kitapları arar b...