Zaman uçuyor! Zaman su gibi akıp gidiyor!
Nisan geldi yahu, nisan!
Daha dün karşılamıştık Mart’ı, sanki göz açıp kapayıncaya, nefes alıp verinceye kadar uçtu gitti...
Bugün 1 Nisan! Üstelik bu sefer hiç şakası yok!
An'ı yaşa, sonra geri getiremezsin geçip giden zamanı diyor, tüm ciddiyetiyle.
Hayat dediğin böyle bir şey işte…
Yemekten sonra tatlı beklerken şef garsonun bir anda "Bu akşam bu kadar, kapatıyoruz!" demesi gibi, bir de bakacağız ki, ömrün sonu gelecek…
Niye böyle seksen yaşında gibi konuştum onu da bilmiyorum, ama bu bilinçte olmak güzel bir şey. 😂
Bu arada, İsveç'te kıştan çıkıp baharı atlayarak direkt yaza girdik, öyle ısındı hava birden!
Marmaris değil, Malmö denizi... Dün hava 18 dereceydi! 18!
Veee, Belaruslu Alisiya bana memleketinden bu şekerleme paketini getirmiş! Fotoğrafta daire içine aldığım kelime, benim adımın yani Mert'in yazılışıymış...
Pakette gofretler, çikolatalar, şekerlemeler ve Rize simidine benzeyen bu küçük halkalar var... Alisiya'nın gofreti waffle olarak takdim etmesine şaşırdım, baya bizim Hoşbeş'ler gibi oysa. Bu tip gofretlere waffle denen kültürler var. En çok pembe marshmallowlu şeyi sevdim, şey diyorum çünkü Alisiya bilip İngilizce'sini diyemedi, kurabiye diyebiliriz. Rize simidinin küçük hali olan halkaları da sevdim! Dünya üzerinde her yerde hemen hemen aynı tür yiyecekler var, ne ilginç değil mi? Sizin ülkenizde de vardır, dedi, ben de o kadar getirmiş ayıp olmasın diye pek yok aslında gibilerinden konuştum... :) Benim için Nisan'ın ilk sabahı işte böyle başladı!
Beni sosyal medyadan takipte kalın: