2009'DAN BERİ TELEVİZYON, KİTAP, EDEBİYAT, SEYAHAT, ŞEHİR, POPÜLER KÜLTÜR HAKKINDA YAZILAR VE HİKAYELER YAZAN BİR KAFADAN ÇIKAN SESLER... BLOG'UM 15 YAŞINDA!
18 Haziran 2017 Pazar
BABAMIN MUAZZAM KÜTÜPHANESİ
Her konuda bilgisi ve inanılmaz bir genel kültürü olan canım babamın kadrajlara sığmayan muazzam kütüphanesinin küçük bir kısmı.
twitter.com/ofluoglumert
instagram.com/ofluoglumert
facebook.com/ofluoglumert
17 Haziran 2017 Cumartesi
BU DERGİYİ BENDEN BAŞKA ALAN OLDU MU?
Merak ediyorum bu dergiyi benden başka alan oldu mu...
Yeni Deniz Mecmuası, Kırmızı Kedi Yayınevi'nin hazırladığı, üç ayda bir yayımlanan bir dergi. Fiyatı 15 lira.
Haziran ayı dergilerini almak için gittiğim kitapçıda, ince bir naylonla sarılmış olarak rastladım bu dergiye. Yani sayfalarına göz atma imkanı yoktu. Alıp almamak arasında kaldım, içeriğinden ziyade kapağı ve baskı kalitesi beni etkilemişti. Sonunda aldım ve işte şimdi hakkında yazıyorum.
Kapağında İstanbul plajları tarihi, çizgi roman karakteri Corto Maltese gibi iki konu dikkatimi çekmişti. Ama derginin içinde yazılar kısaydı ve pek tatmin olmadım. Çoğu beklenmedik bir anda, siz daha tadına yeni varmaya başlamışken pat diye bitiyor.
Ama bundan çok şu beni hayal kırıklığına uğrattı: Kapak renkliydi ama içi siyah beyazdı. Çünkü ben içi de renklidir diye düşünmüştüm. Anlayacağınız beyaz kağıda basılı, kitap gibi olan dergilerden biri şu Yeni Deniz Mecmuası.
Deniz kültürüyle ilgili, yarı teknik, yarı tarihi bir dergi bu, kısmen de edebiyat dergisi diyebiliriz çünkü içinde iki de şiir var. Ben genelde ev, dekorasyon, yaşam, televizyon, bilim, seyahat, tarih yani hemen her türden dergileri alırım. Yeni dergilere şans verilmeli tabii ki. Bu, Yeni Deniz Mecmuasının üç aylık yaz sayısı. Ama üç ay sonra, Eylül'de sonbahar sayısını alır mıyım, bilmiyorum.
Siz bu dergiyi gördünüz, duydunuz mu? Benim gibi alanınız oldu mu? Ya da bu yazıdan sonra almayı düşünür müsünüz?
Daha çok paylaşımım için:
instagram.com/ofluoglumert
twitter.com/ofluoglumert
facebook.com/ofluoglumert
Yeni Deniz Mecmuası, Kırmızı Kedi Yayınevi'nin hazırladığı, üç ayda bir yayımlanan bir dergi. Fiyatı 15 lira.
Haziran ayı dergilerini almak için gittiğim kitapçıda, ince bir naylonla sarılmış olarak rastladım bu dergiye. Yani sayfalarına göz atma imkanı yoktu. Alıp almamak arasında kaldım, içeriğinden ziyade kapağı ve baskı kalitesi beni etkilemişti. Sonunda aldım ve işte şimdi hakkında yazıyorum.
Kapağında İstanbul plajları tarihi, çizgi roman karakteri Corto Maltese gibi iki konu dikkatimi çekmişti. Ama derginin içinde yazılar kısaydı ve pek tatmin olmadım. Çoğu beklenmedik bir anda, siz daha tadına yeni varmaya başlamışken pat diye bitiyor.
Ama bundan çok şu beni hayal kırıklığına uğrattı: Kapak renkliydi ama içi siyah beyazdı. Çünkü ben içi de renklidir diye düşünmüştüm. Anlayacağınız beyaz kağıda basılı, kitap gibi olan dergilerden biri şu Yeni Deniz Mecmuası.
Deniz kültürüyle ilgili, yarı teknik, yarı tarihi bir dergi bu, kısmen de edebiyat dergisi diyebiliriz çünkü içinde iki de şiir var. Ben genelde ev, dekorasyon, yaşam, televizyon, bilim, seyahat, tarih yani hemen her türden dergileri alırım. Yeni dergilere şans verilmeli tabii ki. Bu, Yeni Deniz Mecmuasının üç aylık yaz sayısı. Ama üç ay sonra, Eylül'de sonbahar sayısını alır mıyım, bilmiyorum.
Siz bu dergiyi gördünüz, duydunuz mu? Benim gibi alanınız oldu mu? Ya da bu yazıdan sonra almayı düşünür müsünüz?
Daha çok paylaşımım için:
instagram.com/ofluoglumert
twitter.com/ofluoglumert
facebook.com/ofluoglumert
15 Haziran 2017 Perşembe
TRABZON'DAN SEVGİLER VE LAZ BÖREĞİNİN SIRRI
Herkese merhaba!
Bu yazımda Trabzon'la ilgili birkaç şey yazacağım.
Çünkü Trabzon'dayım!
Ters Düz'de, Bozbalık Serisi'nde olayların geçtiği kurgu ürünü Bozbalık Köyü'ne ev sahipliği yapan Trabzon'dan, herkese bol kitap okumalı günler, haftalar öncelikle...
Trabzon'a gelmek için başlı başına bir sebep olarak Trabzon mutfağı yeter de artar bile… İçi sıcak muhallebili Laz böreği, benim yöresel Trabzon yiyecekleri listemde her daim ilk üçte (diğer ikisi kuymak ve hamofta reçeli ama söz konusu Trabzon ve yemek olunca ilk üç seçmek gerçekten zor). Adının aksine son derece ballı/şerbetli bir tatlı olan Laz böreğine Trabzon’un en şık bistrolarında da, en küçük pastanelerinde de rastlamanız mümkün. Trabzon’un Akçaabat köftesi ve Vakfıkebir ekmeğinden sonra gelen üçüncü en ünlü lezzeti o bence. Üstelik kendisinin bir değil tam iki versiyonu var! Fotoğrafta gördüğünüz, yufka ve muhallebiden yapılan gerçek Laz böreği. Ama günümüzde milföy ve kremayla yapılan bir başka Laz böreği çeşidi daha var ki, of o da harika! Kısacası olur da Trabzon’a yolunuz düşerse, hangisi olduğu hiç önemli değil, nefis muhallebili bir Laz böreği yemeden dönmeyin!
Laz böreğini daha önce duymuş muydunuz? Ya da yemiş miydiniz?
Daha çok paylaşımım için beni sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın:
7 Haziran 2017 Çarşamba
MALMÖ'YE, İSVEÇ'E VEDA...
İsveç'te Erasmus günlerimin sonuna geldik... Bugün dönüyorum...
Her şeyden önce şunu söylemeliyim ki, buraya gelirken "Orası İsveç, illa hasta olurum" diye bavulumu bir sürü ilaçla doldurmuştum, ama ne oldu biliyor musunuz? Bir tanesini bile kullanmadım. Çünkü 5 ay boyunca tek bir kere bile hasta olmadım. Evet, inanması güç: Dünyanın belki en soğuk ülkesine geldim, göllerin nehirlerin aylarca buz tuttuğunu gördüm ama bir nezle bile olmadan dönüyorum. Bunu da son ana kadar söylemedim ki belki hasta olurum diye ama artık geri dönüş günüm geldi çattı o yüzden şimdi rahatlıkla söylüyorum! Demek ki neymiş, hasta olmak soğuk havayla alakalı değilmiş. Bizi yaşadığımız şehirlerin stresi, binaları, gökdelenleri, AVM'leri hasta ediyormuş. Oysa İsveç'te hayat parklarda, ağaçlar arasında, yeşillikler içinde, güler yüzle geçiyor. İnsanlar sokakta birbirlerini selamlıyor. Hasta da olmuyorlar. | İsveç-Malmö... İyi ki buraya gelmişim. Bilenler bilir, pek çok sebepten ötürü İsveç benim hayalimdi ve burada 5 ay yaşamak gerçekten inanılmazdı. Çok eğlendim! Blog'a İsveç hakkında detaylı onlarca yazı yazdım ama özetlemek gerekirse buranın rüzgarının hiç dinmediğini, sokak hayvanının kedi-köpek değil tavşan olduğunu, koşarken köpek gezdirmenin üstüne bir de bebek arabası sürmenin milli spor olduğunu öğrendim. Binlerce şey denedim ve tecrübe ettim. Gördüm, gözlemledim. Buranın lezzetli ekmeklerine aşık oldum, paralarımı en çok onlara harcadım diyebilirim. Reçellerle, çöreklerle, müslilerle, cookie'lerle kendimi tatlı komalarına soktum. Hep yerel, hep buraya ait tatlar peşinde koştum. İyi ki İsveç'e, iyi ki Malmö'ye gelmişim dedim. | Ve artık bitti. Malum, her güzel şeyin bir sonu var. E olmalı da aslında. Dolu dolu 5 ay geçirdim Malmö'de ve tadı kesinlikle damağımda kalacak, ama artık dönmek için de sabırsızlanıyorum. Çünkü memleketimi özledim. | Fotoğrafsa dünden, İsveç Ulusal Günü'nden! Bu yazıya bu fotoğraf yakışırdı, yakıştı. | Evet Malmö... Sevgili Malmö... Ah her şey çok güzeldi... Şimdi hem hüzünlüyüm hem mutlu... Her şey için teşekkürler... 5 ay boyunca İsveçlilik oynadım. İstediğim tam da buydu zaten. Ben artık müsaade istiyorum, Malmöcüm. Kendine iyi bak. Sana verdiğim sırları da kimselere anlatma. 👋💫
Bugünden daha fazla detay ve story paylaşımlarım için: instagram.com/ofluoglumert
twitter.com/ofluoglumert
facebook.com/ofluoglumert
5 Haziran 2017 Pazartesi
GÖTEBORG'DA YAĞMURLU BİR HAFTA SONU
Herkese merhaba! Hafta sonu Göteborg'daydım. Malmö'den Göteborg'a gittim. İsveç'te Erasmus günlerim artık bitiyor ve gittiğim son yer Göteborg olmuş oldu... Şimdi bu yazıyı Malmö'den yazıyorum, Göteborg'dan bahsetmek için bilgisayarımın karşısındayım!
Göteborg, İsveç'in ikinci büyük şehri. Konum olarak, Stockholm ve Malmö'nün arasında bir yerde bulunuyor (geçenlerde yazdığım Stockholm yazım). Yine tabii ki bir sürü fotoğraf çektim ama bu yazım için şimdi bir tanesini kullanıyorum, o da şehirle ilgili en (belki de tek) sevdiğim şey olan mavi tramvaylar! Şehrin her yerinde bu mavi tramvayları görebilirsiniz ve gerçekten de Göteborg'un simgesi mavi tramvaylar diyebilirim. Bazıları eski, bazıları daha yeni. Bizim İstiklal Caddesi'ndeki tramvay geldi aklıma bu mavi tramvayları gördükçe. Peki Göteborg'da ne yapmalı, nereye gitmeli? Burası İsveç'in ikinci büyük şehri olmasına rağmen, deniz kenarında bir liman ve sanayi şehri olduğundan, turistlere hitap edebilecek pek fazla şeyi yok açıkçası. Göteborg'da taze balıkların satıldığı balık pazarı Feskekorka, şirin evler ve kafelerle dolu Haga, şehre çok değil ama biraz yüksekten bakmak için Skansen Kronan, şehrin parkı Tradgardsföreningen ve Göteborgs Stadmuseum yani Göteborg Şehir Müzesi de Göteborg'a giderseniz/gittiğinizde görmeniz gereken yerlerden. Malmö mü Göteborg mu diyecek olursanız, tabii ki Malmö derim! Bir de Göteborg'da hava kapalı ve yağmurluydu, İsveç'te böyle, bir gün güneşli bir gün yağmurlu olabiliyor. Bu arada her zamanki gibi şehir kütüphanesine de gitmek istedim ama özel bir tatil olduğu için kapalıydı, ancak 300 metrekarelik ve adı da 300 metrekare olan küçük bir şubesi açıktı. İsveç'te gittiğim her kütüphane kalbimi çalmayı başardı, bunu biliyorsunuz, en son yazımda bahsetmiştim. Ama Göteborg Şehir Kütüphanesi'nin ana binası dediğim gibi kapalı olduğundan orayı görme fırsatım olmadı.
Uzun lafın kısası, iki günlük Göteborg tatilim böyleydi... Hadi Göteborg'un simgesi mavi tramvaylara el sallayın!
Beni sosyal medyadan takip etmek için hesaplarım:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
HOŞ GELDİN 29!
Hoş geldin 29. 🥳 Yeni yaşımda da üretmeye devam etmeye, hayal gücümde dolaşan hikayeleri özgürce yazmaya, yepyeni bir roman çıkarmaya ve mü...
-
Şimdi sizleri Trabzon'a götürüyorum... En sık gittiğim altı harika kafeye... Gerek menüleriyle gerek atmosferleriyle muhteşem mekanla...
-
Bu yazı blog taslaklarında tam bir yıldır bekliyor. Elbette yarım bir şekilde, tamamlanmayı bekliyor. Ben güya bir yıl önce, 2015 yazınd...
-
Her sezon iddialı projelerle evlerimize konuk olan Bennu Yıldırımlar’la, "Buluşma Yeri" adlı oyununun bu sezonki son gösterimin...