Bir yazar olarak
telif hakları, hakkında güncel gelişmeleri benim de merakla ve heyecanla takip
ettiğim konu başlıklarından biri. Daha doğrusu, genel olarak edebiyat, yayıncılık, televizyon ve film sektörleri hakkında her bir gelişmeyi ilgiyle takip ediyorum. Yaşarken yazdığından üç kuruş para bile
kazan(a)mayan yazarlar, öldükten 70 yıl sonra çok satsalar bile, eserin
yaratıcısı olmalarına rağmen, eserin telifi hakkında varisleri bile hiçbir söz
sahibi olamıyor. Elbette kulağa son derece adaletsiz/haksız gelen bir durum bu. Çünkü telif hakları kanununa göre ölümünün üzerinden
70 yıl geçen yazarların veya yaratıcıların telif hakkı kalkıyor. Koruma süresi dolan eserler, eser sahibinden veya varislerinden izin alınmaksızın serbestçe kullanılabiliyor. Neden, niye böyle
bilmiyorum, hukukçulara sormak lazım. Acaba yarattığı eserin tüm haklarının kendisinden yaşarken alındığının görülmesi bir yazara nasıl bir azap çektirirdi?
Eser sahibinin varislerinden izin almadan, 70 yıl dolduktan sonra herkesin kafasına göre istediği kitabı basabildiğini söyledik. Bu sebepledir ki, yaklaşık 50'ye yakın yayınevi Stefen Zweig’ın aynı kitabını farklı kapak tasarımlarıyla basıp satabiliyor, bu yüzden Antoine De Saint Exupery’nin Küçük Prens’i sürekli karşımıza çıkıyor, bu nedenle her yerde pek çok Sabahattin Ali eseri görüyoruz. Yayınevleri şimdiden sırada bekliyor: Türkiye’de önümüzdeki yıllarda telif hakkı kalkacak yazarlar arasında 2024’te Sait Faik Abasıyanık, 2026’da Reşat Nuri Güntekin ve Cahit Sıtkı Tarancı, 2031’de Peyami Safa, 2032’de Ahmet Hamdi Tanpınar, 2033’te Nazım Hikmet gibi isimler yer alıyor.
Yani elbette bir
süre olması gerekiyorsa bile, bu süre 70 yıl gibi kısa bir süre mi olmalı? 150
yıl filan sanki daha makul. (Biraz alakasız da olsa güncel bir gelişmeyi paylaşmak isterim: Kariyer yolculuğuna 140 karakterle başlayan Twitter bile sonrasında 280 karaktere çıktı ve şimdilerde 4000 karaktere çıkılması gündemde. "Vur dedik öldürdün be Musk" dediğinizi duyar gibiyim. Artık 2009'dan beri ısrarla ve ısrarla blogspot'tan paylaştığım bu yazılarımı ben bile oradan paylaşabileceğim gibi görünüyor, anlaşıldı.) Zaten Amerika'da bazı telif uzatıcı süreler talep
edildiği oluyor. Orada her şey bir farklı işliyor zaten!
Peki bu durum
sadece Türkiye’de mi böyle? Tabii ki hayır. Diğer çoğu ülkede de telif hakları
kanunu eser sahibinin ölümünün ardından 70 yıl olacak şekilde işliyor. Ve
bundan nasibini almayan kalmıyor! Çocukluğumuzun Winnie the Pooh’sunu nasıl
bilirdiniz? 100 Hektar Ormanı’nda yaşayan, en yakın arkadaşı küçük pembe Piglet
olan, bal düşkünü şirin mi şirin bir ayı olarak, değil mi? Disney kataloğunda bulunan
Winnie the Pooh, şirketin en çok kazandıran markaları arasında yer alıyor. Ancak
artık telif süresi dolan Ayı Winnie, Disney dışındaki şirketlerin de gönlünce kullanabileceği bir
kamu malı haline geldi. Ve sıkı durun, bu serbestlik ortaya korku temalı bir
Winnie the Pooh filmi çıkarmaya hazırlanıyor! Ayı Winnie'yi elinde kanlar damlayan bir baltayla görse, serinin yaratıcısı A. A. Milne ne düşünürdü?
Winnie the Pooh dünyasında geçecek ilk bağımsız projenin bir korku filmi olması da, hele o fragmanı izledikten sonra,"böyle telif serbestliği olmaz olsun" dedirtiyor. A. A. Milne mezarında ters dönse hakkıdır...
Herkese iyi haftalar...
telif hakkı kanununu ben de mantıksız buluyordum , bu bir miraz ve geçerlilik süresi konması çok tuhaf, yani ben çalışıp bir ev yapıyorum ve öldüğümde bu varisime çocuğum aklaıyor ama 70 yıl sonra bu ev kamu malı haline geliyor bence durumun bundan hiç bir farkı yok ve çok mantıksız
YanıtlaSilBir yazar için telif hakkı süresi 70 yıl az bence de. En azından 100 yıl olabilir.
YanıtlaSilWinnie the Pooh, çocuklarımın büyüdüğü dönemde vardı. Onlar izlerken arada gözüm takılırdı. Korku temalı bir film yaparlarsa izleyen bir çok çocuk hayal kırıklığı yaşayabilir. Chucky diye korku filmi vardı bir zamanlar. Sevimsiz bir filmdi. Çocuk programları, çocuklar gibi masumane kalmalı.
Telif hakkı konusunda benimde sıkıntılarım var benim blog sayfamda ki yazıyı kopyalamış kendi haber sitesine koymuş adama diyor kaldır her hangi bir cevap yok ne yapacağımı da bilmiyorum.
YanıtlaSilKonu hakkında herhangi bir fikrim yoktu ama saçmalığın daniskasıymış gerçekten.
YanıtlaSilTeşekkürler!!
YanıtlaSilNa tomto blogu máte skvělý článek a já chci poděkovat panu Pedrovi, úvěrovému úředníkovi, který mi poskytl půjčku ve výši 600 000. Pounds poté, co jsem mu vysvětlil celý můj projekt prostřednictvím jeho soukromého e-mailu na pedroloanss@gmail.com, pak jsme mluvili o sazbě a podmínkách prostřednictvím e-mailu, protože já žiji v Aucklandu a on žije ve Spojeném království, takže po celém procesu mi bylo vyhověno půjčka s flexibilním splácením půjčky.
YanıtlaSilPrávě teď jsem tak vděčný a doporučím každému, kdo má obchodní projekt nebo potřebuje finanční službu, aby kontaktoval pana Pedra na jeho soukromý e-mail.
Ještě jednou děkuji.