Haftanın tam ortasından merhabalar efendim.
Pek çok
insan için anlamını kaybetmiş ve gereksizleşmiş olsa da sinemaya gitmek benim
için hala geçerli bir hafta sonu aktivitesi. Evde kendi başıma film izlemekte
başarılı olamıyorum; telefonum çalıyor, mesajlar üst üste geliyor veya aklıma
bir şey geliyor, dur şunu da yapayım öyle devam ederim vb. derken dikkatim
dağılıyor, bölünüyorum, filmi üç parça halinde ancak bitirebiliyorum. Oysa
sinemada ışıklar kapanıyor ve filmi izlemeye mecbur bırakılıyorum. E bir de
sinemaya tek dahi gitsen, diğer insanlarla birlikte kolektif olarak izlemenin
ve ortak paylaşımda bulunmanın, yani ambiyansın verdiği keyif var. O nedenle,
özellikle de beyaz perdede izlemek istediğim filmler olunca (paraya kıyıp)
sinemaya gitmeye devam ediyorum.
Nicole Kidman ve Harris Dickinson’ın başrolleri paylaştığı, Antonio Banderas’ın da Kidman’ın kocası kontenjanından kadroda yer aldığı “Babygirl” ise sinemada gitmeye değecek bir film miydi, emin değilim (yine de izleyip merakımı giderdiğim için memnunum). Halina Reijn adlı bir yönetmen ve senarist tarafından oluşturulan hikaye "erotic thriller film" olarak geçiyor; yani erotik gerilim (ama laf aramızda bu iki kategorinin de pek hakkını veremiyor). Orta yaşlı bir CEO’nun (Nicole) kendinden yaşça küçük genç stajyeriyle (Harris) ateşli bir ilişki yaşamaya başladığı film, “Bu yıl canın ne isterse senin olacak” sloganıyla izleyiciye ilk kancayı atıyor. Tabii burada kastedilen para, sağlık, mutluluk, hatta aşk bile değil; çok daha tehlikeli anlamda cinsel bir manası var bu “canın ne isterse” sözünün. Filmin reklam ve pazarlama kampanyası gayet iyi de, ya kendisi?
Öncelikle, en
iyi ve merak uyandıran sahneler zaten fragmanlara koyulmuş ve bütününü
izlediğinizde filmin size fragmanlardakinden başka bir şey vermediğini
anlıyorsunuz. Sanki zaten çoktan izlemiş olduğunuz bir film gibi, sadece
bitmesini bekliyorsunuz. Oyunculuklar iyi evet ama senaryo o kadar kötü ki, iyi
oyunculukların da bir anlamı kalmıyor. Bu konu çok daha iyi bir hikaye ve
senaryoyla ele alınabilirmiş. Oyuncular oynamayı nasıl kabul etmiş? Herhalde
Nicole’a, Antonio var demişler. Antonio’ya da, bak Nicole ile oynayacaksın
demişler. Harris zaten genç kuşağın en iyi oyuncularından. Uzun lafın kısası “Babygirl” kötü senaryosuyla klişelerden öteye gidemeyen bir film olarak, benden ancak 5.5/10 puan
alabiliyor.
Film yurt dışında 2024 sonunda vizyona girdi ama ülkemizdeki vizyon tarihi 24 Ocak 2025. Bense geçtiğimiz cumartesi günü, “11! Festivali” diye ilk kez düzenlenen bir festival kapsamında, Kadıköy Sineması’nda izledim. Buzzzzzzzzz gibi bir gündü (oysa bu hafta hava 16 derece; al sana iklim krizinin bir etkisi daha; bir gün 8 derece olup ertesi gün 16 derece olan gün döngüleri) ve filmin hemen öncesinde 125 liraya (ekonomik tarihe not düşülsün) bir salep içmiştim. Sanırım hem ön gösterim olduğu hem de filmin konusu ve oyuncuları itibarıyla salon tıklım tıklım doluydu (fuaye alanı da dolup taşmıştı, kadınlar tuvaletin önünde kuyruk olmuştu ve öyle ki erkekler tuvaletindeki kabinden bile gözümün önünde bir kadın çıktı), uzun zamandır bu kadar dolu bir salonda film izlememiştim. Altunizade'deki Capitol AVM'nin sineması Spectrum Cineplex'te gittiğimiz filmlerde salonda genelde sadece ben ve Bennu abla oluruz. Dolayısıyla söylemeden geçemeyeceğim: Sinemada gösterilse kimsenin izlemeyeceği filmler “festival” kapsamında sunulunca insanlara cazip mi geliyor ne?
En son çıkan kitabımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!