25 Aralık 2014 Perşembe

KARŞINIZDA WENDY W.


İşte karşınızda 2014'ün son röportajı ve Türkiye'de yaşayan Amerikalı Wendy W.! Onun söyledikleriyle İstanbul'a ve Türkiye'ye bambaşka bir perspektiften bakacaksınız... Yaptığımız röportajdan, blog için seçtiğim satırbaşları...

Röportaj için nerede buluşalım diye sorduğumda, Taksim'deki Kitchenette'yi öneriyor ve ekliyor: "Çay sadece üç lira."

Günlerden geçtiğimiz cuma. Saat akşamüstü beş civarı. Erken giderek, onu kapıda bekliyorum. Kızıl saçlı bir kadın olduğu bilgisi dışında elimde hiçbir bilgi yok! (Onunla öğretmenim sayesinde irtibata geçtim. Bu arada Wendy Türkçe bilmiyor. Tüm röportajı İngilizce yapıyoruz. Ben sonra Türkçeye çeviriyorum.) Neyse ki biraz sonra kafeye doğru gelen birini görüyorum. Sanırım bu olmalı, diye düşünüyorum. Evet, Wendy geliyor. Tanışıyoruz. Daha ilk andan itibaren birbirimizi seviyoruz.

Wendy, Seattle'dan Türkiye'ye 2008'de göç etmiş. "Amerika'da kalmak istemiyordum, bir gün Türkiye'de yaşama hayalim hep vardı," diye söze başlıyor. Mesleği üniversitede öğretmenlik. "2014'te, X Üniversitesi'nde profesörlük yapmak için Amerika'ya geri döndüm. Sonra tekrar Türkiye'ye gelip, buradaki Y Üniversitesi'nde part time profesörlük yapmaya başladım. Ama daha iyi bir üniversiteye geçmem daha hoş olur tabii. Belki..."

Neden olmasın, diyorum. Belli mi olur...

"Bu Ağustos'ta da evlendim. Evlenmek, burada başıma gelen en ilginç şey." Eşi de o da öğretmen.


"Ne yazık ki, Christmas'da evde olacağım. Asıl Christmas günü perşembe (bugün). Eşim online'dan ders vermek zorunda. Dolayısıyla hiçbir şey yapamayacağız. Ama bir yılbaşı ağacı satın aldık. Hediyelerimizi açarken ailemle Skype'tan görüşeceğiz!"

"Adana'yı sevmedim. Kapadokya'ya tam üç kez gittim."

"Eşim Giresunlu ama daha oraya hiç gidemedim. Orada da bir düğün yapacağız!"

"Türkiye'ye ilk geldiğimde erkeklerin göz süzmelerinden rahatsız olduğum oluyordu. Ama artık yaşlanıyorum, kimse bana bakmıyor!" Şakacı Wendy! Aksine gayet de genç ve güzel.

"SÜRÜCÜLER DELİ GİBİ SÜRÜYOR"

"Yoldaki güvenlik, Türkiye ile Seattle arasındaki en büyük sorun bence. Seattle'da, birisi karşıdan karşıya geçmek istediğinde arabalar durur ve geçmesini bekler. Ama İstanbul'da, arabalar çok hızlı, çok deli!"

Çok haklı değil mi? Ülkemizde arabalar çok hızlı gerçekten de... Ezilmek işten bile değil!

"CİHANGİR ÇOK SNOB"

"Buraya geldiğimde ilk beş yıl Cihangir'de yaşadım. Ama Cihangir inanılmaz derecede pahalı ve biraz snob, ukala, kibirliydi. Oradan taşındım. Şu an Üsküdar'da Salacak'ta yaşıyorum. Her sabah Boğaz manzarasına uyanıyorum!"

"SOKAK DEĞİL ÇÖP KUTUSU!"

"Seattle'daki çevreciliği özlüyorum... Türkiye bu açıdan çok tuhaf. İnsanların evlerine gidiyorum, evler gayet temiz, ama sokağa çıktıklarında, insanlar gördükleri her boş yere sanki çöp kutusuna atarcasına çöplerini atıyor! Bu çılgınlık!" Ne kadar doğru söylüyor Wendy! Evlerimizde çok temiziz, çok titiziz, ama sokağı gerçekten de çöp kutusu gibi kullanıyor, her yere çöp atıyoruz! Kendimizden utanmalıyız. Turistlerin nasıl da dikkatini çekiyor sokaklardaki bu pislikler...

"Aşık olmak Türkiye'de yaşadığım en ilginç olay!"

 
Peki hiç Türk dizisi izliyor mu? Benim gibi bir TV meraklısı bu soruyu sormazsa olmazdı! "Bir dizi bulmaya ihtiyacım var," diyor. Dizi'yi Türkçe telaffuz etmesi de hoşuma gidiyor. "Sanırım Muhteşem'i izleyeceğim." O çoktan bitti, diyorum ben. "Biliyorum, internetten izleyeceğim," diyor. Ne diziymiş... Türkiye denince akla doğrudan bu dizi geliyor!

Hesabı ödeme vakti geliyor. Bakıyoruz ki çay üç değil, dört buçuk lira! Gülmeye başlıyoruz. Kızıyor Wendy. "Demek ki artmış... Bir çay bu kadar pahalı olur mu!" diyor. Madem çayı pahalı buluyor, o zaman bir dahaki sefere Karaköy Dem'de buluşalım Wendy! Şaka bir yana, gerçekten çok iyi ve tatlı bir insan Wendy... Röportaj teklifimi kabul etmesi de çok kibar ve düşünceli bir davranış... Bir kez daha teşekkür ediyor, tanıştığıma memnun oluyorum!

9 yorum:

  1. Valla kadıncağıza üzüldüm :) Ne işin var burada ya her tarafta gerici zihniyet.. Boş kafa ve daha da artarak geliyorlar... Boşan git Amerika'ya git kurtar kendini :D

    YanıtlaSil
  2. Fazlasıyla keyifli bir buluşma olmuş. :) Bende aynı keyifle okudum.

    YanıtlaSil
  3. nefret geldi bu ülkenin insanlarından sorunlarından ! gavur der beğenmezler adamlar bizden 200 yıl önde.

    YanıtlaSil
  4. Türkce bilmemesi iyi bulmadim.Olmadi simdi :) Almanya'da türkleri elestiriyorlar, almanca ögrenmior,konusmuyorlar diye.(haklârida var)

    Giresun'lu ese düsüyor artik ögretmek.

    Her gün Bogaz manzarasina uyanmak,bak kiskandim simdi :)

    Ayni sikayetleri,sorarsaniz Almanlardan da duyarsiniz.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ooooo!

      Yorum yazi karakteri degismis,güzel olmus.Biraz da boyutunu büyütürseniz sahane olacak:)

      Sil
  5. Sempatik bir hanım olduğu anlaşılıyor ama Türkçe öğrenmemesi şaşırtıcı. Ben olsam yaşadığım ülkenin dilini mutlaka öğrenirdim. Dahası çatlardım meraktan öğrenene kadar. ''Sokak değil çöp kutusu'' tesbiti ne yazık ki çok doğru:((

    YanıtlaSil
  6. Türkçe öğrenmiyor değil, öğrenemiyor. Yani bazı kelimeleri biliyor ama pek konuşamıyor. :)

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar sansli bir bayan, bizim ulkemize gelip rahatca calisip dili ogrenmesine bile gerek kalmiyor. Bunun icin hic kizmiyorum butun acik yurekliligimizle herkesi kabul ediyoruz, cok guzel ama sunu soylemem lazim. Ben Fransa ya gelirken de bazi islemleri halletmek icinde hic kolaylik sunulmadi, hep dilimizi ogreniceksiniz dediler bunun icin onlari da suclamiyorum olmasi gerekeni yapiyolar. Sadece bunu biz niye yapmiyoruz diye hep soruyorum.
    Diger sikayet ettigi konularda ise gercekten cok hakli, katilmamak mumkun degil :)
    Ulkemizde bol gezip gormeler dilerim :)

    YanıtlaSil
  8. keyifli bir sohbet olmuş belli

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...